-Bölüm 2-

180 54 12
                                    

2.Bölümdeyizzzzz 😁😁😁😁😁 umarım bu bölümü beğenirsinizzzzz 😙😙😊😊😊😊😁😁😁😁

-Diana-

Acı. Hissedebildiğim tek şey acıydı. Bütün vücudum acının etkisiyle uyuşmuştu ve ağzım susuzluktan kurumuştu, hissedebiliyordum.

Acıya az da olsa alışınca olanlar aklıma dolmaya başladı. Sabahki dilenme olayı, market, kardeşimle ekmek yememiz, ve kardeşimin su isteyişi.

Aklıma kardeşim gelince içimi büyük bir korku kapladı. Acaba nasıldı şu an. Ne yapıyordu acaba. Benim yokluğumu fark etmişmiydi? En önemlisi ise ne zamandır burada olduğum ve telaşla yanlış bir sey yapıp yapmadığıydı.

Susuzluğuma bakacak olursak en az 1 gündür burada olmalıydım. Yaşam şeklim nedeniyle sürekli susuz kalıyordum. Yabancı olduğum bir şey değildi.

Ben düşüncelerime dalmışken demir bir kapı sesi duyuldu. Ses odanın her bir köşesine yankı yaparken bir ayakkabının yürürken çıkardığı topuk sesi geldi kulaklarıma. Her bir 'tık' sesinde ürperiyordum. Gözümdeki bez parçası nedeniyle hiçbir şey göremiyordum. Bu daha da korkmama sebep oluyordu.

"Kim var orada?! Kimsiniz? Benden ne istiyorsunuz?" 

Benden ne istiyor olabilirlerdi ki? Onlara verecek hiçbir şeyim yoktu. Tek sahip olduğum şey, canımdan çok sevdiğim kardeşimdi. Crystal'dı. Crystal'ı istiyor olabilirler miydi?

Hayır. Bu mümkün değildi. Eğer onu isteselerdi beni değil, onu kaçırırlardı. 

Sorduğum soruya bir cevap yerine suratımı hissedemememi sağlayan okkalı bir tokatla karşılık verdi. Tokadıyla yana savrulan yanağım iyice karıncalanmaya başladı ve, yanağımın acısından içimde tutamadığım gözyaşlarım hızla yanağımdan süzülmeye başladı. 

"Kes sesini! Eğer bir daha konuşursan sadece bir tokatla kalmaz yapacağım şeyler."

Dediği şeyle ağzımdan çıkmak üzere olan hıçkırığı zorla bastırdım ve korkuyla yutkundum. Eğer bana bir şey olursa kardeşime kim bakacaktı ? Bir şekilde buradan kurtulup kardeşimle uzaklara gitmeliydim. Acilen.

Aniden gözümdeki bez çekilince karanlığa alışmış olan gözlerim, hiç pencere olmadığını sonradan fark edeceğim odadaki ışığa alışmakta zorlandı. Birkaç saniye sonra etrafımı tam olarak görebilmeye başladım ve gözlerim önümde ki yapılı adamı buldu. İçimden bir ses bu adamın hiç te iyi biri olmadığını haykırıyordu. Bu zaten bana attığı tokattan da anlaşılıyordu.

Gözlerimin içine bakan karanlık gözler oturduğum sandalyeye iyice sinmeme sebep oldu. Gözlerindeki bakışı daha kimsede görmemiştim ben. Sabah beni azarlayan kızda bile...

"Beni dinle küçük şeytan. Birazdan buraya birkaç adam gelecek ve etrafı arayacak. Seni bir yere saklayacağım ve çıtını bile çıkarmayacaksın."

Bana dediği şeyle kaşlarımı çattım ve susuzluktan kurumuş olan boğazımı temizleyerek cevapladım onu.

"Peki bunu neden yapacakmışım?"

Yüzünde sinsi bir sırıtış belirdi ve yavaş adımlarla bana doğru yürümeye başladı. Tam önümde durduğunda bana doğru eğildi ve nane kokan nefesini yüzüme üfledi. Yaptığı şeyle yerime iyice sindim.

"Eğer sesini çıkarırsan, bit yuvası; Gider kardeşini sürükleye sürükleye getirir ve gözünün önünde tahmin edemeyeceğin işkenceler yaparım ona. Anladın mı beni?"

Kardeşime yapabilecekleri aklıma gelince hemen kafamı salladım ve içimden, bildiğim bütün küfürleri yağdırdım ona.

Cevabımla birlikte yüzündeki sırıtış büyüdü ve bana aşağılayıcı bir bakış atarak "Güzel." dedi.

Zaman BekçileriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin