Hayat, yaşadığımız süre boyunca hep inişli çıkışlı mı ? Bence öyle.Daha 2 aya kadar mutluyken şimdi ise duygularımın kahrolası bir halde olmasını başka şekilde açıklayamam.Acı bedenimi,ruhumu kısaca her şeyimi kısa sürede paramparça etmişti.
2 aydır aldığım psikolojik tedaviler,bana yaşadığım halde ölüymüşüm gibi hissettiren ilaçlar.Kendimi dipsiz bir kuyuya düşmüş,bulunması imkansız olan hastalıklı ve umutsuz vaka gibi hissediyordum.Bugün bütün o lanet tedavilerin ve ilaçların biteceği büyük gündü .
Ayaklarımı yataktan sarkıtıp terliklerimi giydim.Ayağa kalkıp bugün son defa içeceğim ilacı avucumun içine koyup, ayaklarımı sürükleyerek mutfağa gittim.Dolaptan bardak alarak su koydum.
İlacı ağzıma koyup suyu kafaya diktim.Bu ilaçları içtiğim zaman ölüden farksız oluyordum.Babamın sesiyle ona döndüm."Azra,kızım? " ufak bir tebbesüm ederek cevap verdim."Efendim baba." Babam annemden sonra bu hayattaki tek dayanağımdı.
"İlacını içtin mi ? Bugün bitiyordu dimi ?" Ona doğru giderek kollarımı ona sardım."Evet baba bugün bitiyor, sonunda." Babam kollarını bana sararak destek verircesine saçlarımı okşadı ve derin bir nefes verdi.Kollarımı ondan ayırıp, tebessüm ederek konuştum. "Gidip hazırlanmam gerek hastane randevum var."
Babam kafasını sallayarak "Mehmet bıraksın seni." Başımı olumsuz anlamda salladım."Gerek yok baba.Biraz hava almak istiyorum.Telefonum yanımda bir şey olursa ararsın." Gülümseyerek yanından geçtim ve odama girip hazırlandım.
Üstüme rahat bir şeyler giyerek odadan çıktım.Siyah botlarımı giyerek evden çıktım .Montumun ceplerine ellerimi soktum ve sıkı sıkı montuma sarıldım. Ekim ayındaydık ve küçük küçük yağmurlar yağıyordu.Yağmur şiddetini arttırınca şapkamı örttüm.
İstanbul'un geniş ve çocuk sesi olan sokaklarında yürürken defalarca aklımı kurcalayan şeyi düşündüm.Annemi çok acı bir şekilde kaybetmiştik.Aklım almıyordu.Her gün düşünmekten kafayı yiyecek gibi oluyordum.
Ölmesine kaza süsü verilmişti.Yani en azından ben öyle düşünüyordum.Bunu düşünürken geçerli sebeplerim vardı .Polisin dediğine göre Arabanın frenleri patlamış, ihtimal olarak kimseye zarar vermemek için uçurumdan aşağı sürmüş ve denize düşmüştü.
Annemi bilirdim ,kimseye zarar vermeyen hafta sonları alışveriş yapmaktan hoşlanan ,arkadaşlarıyla buluşan ve benim en sevdiğim üzümlü kurabiyeleri yapmayı seven bir kadındı.
Polis bütün arkadaşlarına biz de dahil olmak üzere "şüphe duyduğunuz biri var mı ?" Diye sormuş herkesten hayır cevabını almıştı. Bunun üzerine polis arabanın muayenesini söyleyerek bundan kaynaklandığını düşünmüş olayı kapatmıştı.Benim şüphelerim vardı ,elbette bu işin peşini bırakmayacaktım ama benim zamana ihtiyacım vardı.
Zaman.
Bu kelime hayatımı açıklayan bir kelimeydi.Çünkü her şey zamanla gelişmişti ve ben intikam ateşiyle yanıp, kavrulan 23 yaşında bir kızdım.Annemin katilini veya katillerini bulup benim hayatımı nasıl zindan ettiyseler ben de onlarınkini edecektim.
Hikayem yeni başlıyordu ve hikayemin sayfasını intikam ile dolduracaktım.Herkes Zeynep Akalay'ın kızı Azra Öykü Akalay'ı tanıyacaktı.Er ya da geç.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tut Elimden
RomanceAlaycı bir tavırla güldüm ve önünde durdum.Ellerimi kaldırarak ceketinin omuzlarına koydum ve hayali bir şeyi silkeliyormuş gibi yaptım.Ben bunu yaparken dikkatle beni izliyordu.Ellerimi çekip ,yüzüne baktım. "Diyelim ki dinliyordum . Naparsın ? " E...