34. Bölüm

5.1K 277 369
                                    

"Ondan sonra Jongin, Kyungsoo'ya falan filan yapınca tabii yer yerinden oynadı. Ben Kyungsoo'nun yerinde olsam Jongin'in kafasını kopartmıştım şimdiye dek. Ne sevgiymiş..."

Yixing ince parmaklarını şaşkınlıktan aralanan dudaklarının üzerine kapatırken "Vay canına..." diye mırıldandı. Sonra bir şey hatırlamış gibi duraksayıp kaşlarını çattı. "Şey, Kyungsoo kimdi?"

Ağzıma teptiğim krebi çiğnemeyi kesip baygın baygın Yixing'e baktım ve boş ver diyerek konuyu kapattım.

Ama oda arkadaşım çatalını aniden masanın üzerine sertçe fırlatıp "Hep böyle yapıyorsun." diye homurdandı. "Dün gece de ben uyuduktan sonra otele döndün. Beni başından savmaya devam edeceksen söyle de gece geç saatlere kadar senin için endişelenmeyeyim."

İlk başta bunu neden bu kadar abarttığını anlamadım. Ayrıca son zamanlarda yaptığı ilk alınganlık da değildi. Bu durumdayken büyütmemesini söyleyecek olsam oturup ağlamaya başlayacağını hissettim. Zaten sonra bir yanım Yixing'e hak verdi. Eğer imzalar olmasa ne vaktimin çoğunu dışarıda geçirirdim, ne de Sehun'la tanışırdım. Bütün Kore maceram okul ve otel odasıyla sınırlı kalırdı. Tıpkı Yixing gibi.

Çatalımı tabağımın kenarına bıraktım ve derin bir iç geçirdim. "Seni başımdan savmak istemediğimi biliyorsun." diye başladığımda dudaklarını büzerek dik dik masaya bakmaya devam etti. Yixing'teki bu küçük kardeş tavırları içimde bulunan doldurulmaz boşluğu bir nebze olsun kapatıyordu. "Kalabalık olmayan dost klubümde Minseok'la birlikte tek daimi üyelersiniz. Eğer sana aksini hissettirdiysem özür dilerim."

Kafasını belli belirsiz iki yana salladı. Onun atarı gideri bu kadardı işte. Tartışmaları uzatmaktan çekiniyordu. "Özür dilemene gerek yok." dedi sıkıntıyla. "Sadece...ben de fazla arkadaşa sahip sayılmam biliyorsun. Burada evden çok uzaktayız ve benim senden başka güvenebileceğim kimse yok." Derin bir iç geçirdi ve çatalını kavrayarak krebini dürtmeye başladı. "Ben sadece...çok eğlenceli olmadığımı biliyorum, benden sıkılıyor olmalısın."

"Elbette senden sıkılmıyorum." Gözleri şüpheyle kısılınca kendimi düzelttim. "En azından bilgisayarından anlamını bilmediğin şarkılar açmadığın sürece." Bir şey söylemeden işkence ettirdiği krebe döndüğünde alt dudağımı dişleyerek durgun suratına gözlerimi diktim. "Baksana, bugün okul çıkışı benimle birlikte gezmek ister misin?"

Teklifim karşısında gözleri heyecanla parladı. Tıpkı küçük kardeşim gibi onunla vakit geçirmek istediğimi duyunca mutlu olmuştu. "Bilmem ki..." diye ağzının içinde gevelese de ne kadar çok istediğini hareketlerine bakarak anlamıştım. Minah'la başa çıkabiliyordum, Yixing'i de idare edebilirdim.

"Anlaştık o zaman." diyerek konuyu noktaladım ve Yixing'in suratına yayılan gülümsemeyi gözümün kenarıyla dikizlerken hâlâ çatalımda duran lokmayı ağzıma attım.

Keyfi yerine geldiği için gevezelik yapmaya devam etti ve bana Kyungsoo'nun kim olduğunu tekrar sordu. "Hani biraz kısa boylu, koca gözlü çocuk." diyerek gözlerimi kocaman açtım. "Dünyaya çatık kaşlarla gelmiş gibi, biraz da penguenlere benziyor." Kafasını anımsamış gibi sallayınca "Heh işte, Kyungsoo o." dedim.

"Sen benim adımı ve penguen kelimesini aynı cümlede mi kullandın az önce?"

Hemen yanımdaki sandalyeye yerleşen bedene dönerek "Olur mu canım öyle şey? Onlar farklı cümlelerdi." diye cevapladım. "Neyse işte, Kyungsoo odadan çıkınca Jongin de peşinden gitti tab-" Neden sonra durumun garipliği beynime işledi. Kahvaltımıza ortak olacak birini beklemiyorduk.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 23, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SignatureHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin