9. Bölüm

6K 555 446
                                    

"Ne demek Jungkook yok?" Namjoon yanımızdan ayrılıp adamın yanına gitti. "Jungkook asla bize söylemeden bir yere gitmez hyung. Korkar."

Adam ellerini kısa kesilmiş saçlarının arasından geçirdi ve "Bilmiyorum." diye inledi. "Her yere baktım. Ama yok."

Kafamı kaldırıp Sehun'la göz göze geldim. O da bana bakarak kaşlarını kaldırdı. İkimizde ne olduğunu anlamamıştık.

"Taehyung." dedi Namjoon. "En son senin yanında değil miydi?"

Gözüne eyeliner çekili ince bir çocuk kafasını şaşkınlıkla salladı. "Hayır."

"Hep böyle yapıyor." Beyaz tenli olan başka bir grup üyesi kollarını kavuşturdu. "Ne zaman aramızdan biriyle sorun yaşasa ortadan kayboluyor. Ve Jungkook'un genellikle sorun yaşadığı kişi..."

Karşımdaki beş kişi kollarını aynı anda kavuşturup Jimin'e bakmaya başladı. "Jimin?"

Kore'ye geldiğim günden beri hayatım daha fazla ne kadar dramatikleşebilir diye düşünüyordum. Demek ki daha kat etmem gereken upuzun bir yolum varmış. Yarım saatte bitmesini umduğum bir iş, bir anda grup trajedisine dönmüştü. Ortada kayıp bir maknae ve suçlanan bir üye vardı. Ne yazık ki içimizde kimse Sherlock Holmes, veya günümüze daha çok uyarlamamı isterseniz Mac Taylor değildi.

Jimin ensesini kaşırken gözlerini kaçırdı. "Ben..." diye konuşmaya başlayacaktı ki lafı Namjoon tarafından bölündü.

"Sana inanmıyorum Jimin. Yine mi onunla kavga ettin?"

Sehun, boğazını temizledi. "İsterseniz başka zaman gelebiliriz."

Aslında burada kalıp grup kavgası izlemek istiyordum.

"Jungkook'u bulmalıyız." dedi Taehyung. "İmza gününün başlamasına çok az kaldı."

Tamamen görmezden geliniyorduk. Kulisteki insanlar Jungkook'un nerede olduğuyla ilgili yorumlar yapmaya başlayınca Sehun'a daha çok yaklaştım ve eğilmesini sağladım. "Sence ne yapmalıyız?"

Sehun, "Bekle." dedi sert sesiyle. Bu konu, benim gibi onun da ilgisini çekmişti. "Namjoon yardım edebileceğimiz herhangi bir şey var mı?"

Aklıma aniden bu çocuğun grup lideri olduğu bilgisi geldi. Lider endişeyle beyaz tenli arkadaşına bir emir verdikten sonra bize dönerek, "Üzgünüm." dedi. "Sizi bekleteceğiz."

Haftasonu keyfim zaten çoktan bozulduğu için bunu kafama fazla takmadım. Kulisteki bir kaç kişi aceleyle dışarı fırladı. Hâlâ salak gibi odanın ortasında duruyorduk bu yüzden Sehun'u dürtükleyip, "Neyi bekliyoruz?" diye sordum bu sefer.

"Jungkook'un bulunmasını bekliyor olabilir miyiz?" Bana alayla cevap vermesine sadece gözlerimi devirdim.

"Bunu görebiliyorum." diye sızlandım. "Hani işimiz hemen biterdi? Jungkook nereye gitmiş?"

Sabırla nefesini saldı ve kulağıma doğru eğildi. "Sence elimde olan bir şey mi?"

Ellerimi üzerimdeki ceketin cebine soktum ve olduğum yerde yaylandım. Bir kaç saniye sonra Sehun'un telefonu çalmıştı. Benimkinin eşi olan siyah Note 4'ün ekranındaki ismi görünce yüzü düşer gibi oldu. Bana dönerek "Az sonra geleceğim." dedi ve hızlı hareketlerle kulisten dışarı çıktı.

Kendimi yalnız kalmış, terk edilmiş ve savunmasız hissediyordum. İsminin Seok Jin olduğunu seçtiğim çocuk Jimin'in karşısında uzun bir nutuk çekiyordu. Namjoon ve beyaz tenli diğer çocuk Jungkook'u aramak için dışarı çıkmıştı. Grubun diğer iki üyesinden Taehyung telefonuyla birini aramaya çalışıyorken diğeri azarlanan Jimin'in yanındaydı.

SignatureHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin