Bade, internette kendine ait bir blogda yaşadıklarını yazıyor. İtalik olan yazılar blogunu takip edenlere hitaben konuşurken yazdığı yazılar. Düz yazı ile yazılanlar ise blogundaki takipçilerine anlattığı hikayesi.
Keyifli Okumalar!
•
Hiç boşluğa düşüyormuş gibi hissettiniz mi? Hayır, uyurken değil. Uyanıkken.
Ya da hiç gerçekliği ayırt edemeyecek duruma geldiniz mi? Ya da durun, bu da doğru tanım olmadı.
Peki hiç yaşadıklarınızın gerçekliğinden şüphe edip rüya gördüğünüzü düşündünüz mü? Ve daha sonra yaşananların gerçek olduğunu farkettiğinizdeki boğazınıza oturan yumruyu hissettiniz mi?
O yumru var ya, o kadar can yakıyor ki, ağlamayı bile unutuyorsunuz. Çaresizlik ve korku arasındaki boşlukta bırakıyor. Öyle bir boşluk ki, birkaç dakika sonra bir şey hissedemiyorsunuz. O kabullenme hissiyatıyla çöküyorsunuz. Bedenden çok, ruhen çöküyorsunuz.
Öyle bir şey ki o yumru... Kendinizi bile düşünmeyi unutuyorsunuz.
❅
4. BÖLÜM: "GÜÇLÜ OL"
Gözlerimi Emine Hanım'dan ayırmayarak söylediklerini sindirmeye çalıştım. Tam bir şey söylemek için ağzımı kıpırdattığım sırada dudağıma düşen tuzlu göz yaşımı hissedince ağladığımı farkederek cümlelerimi yuttum. Çünkü tek bir damla değildi gelen, birden fazlalardı. İsyan ederek yanağımdan süzülüyorlardı. Şu an kelimeye aktaramadıklarım, bir bir dökülerek özgürleşiyorlardı.
Göz yaşlarımı silmek istedim fakat yapamadım. Dokunamadım.
Söylediği kelimelerin ağırlığı altından hala daha kalkabilmiş değildim.
Kanser olduğumu söylüyordu.
Göğüs kafesim baskı yapıyordu sanki. Ağırlığı altında ezildiğimi hissediyordum. Kelimenin içerdiği şeylerin benim için anlamının farklı olmasıyla beraber fazlaca kin güdüyordum. Harflerinden, içerdiği anlamından... Daha çok da kendi adını insanlara yakıştırdığı için nefret ediyordum.
Tekrar konuşmaya çalıştım, kısık çıkan sesimin korkusu, odanın duvarlarına çarptı. "Tedavisi var mı?"
Emine Hanım ellerini önlüğünün önünde birleştirdi, "7-8 aylık süren bir tedavisi var." Söylediğini sindirmem için zaman tanıdı. "Lösemi hastalarının %80'i iyileşiyor."
Titrek bir nefes aldım ve sormam gerekeni sordum.
"Peki şimdi ne yapacağız?"
Emine Hanım söylediğim şeyden dolayı biraz şaşırmıştı, böyle bir tepki beklemediği yüzünden anlaşılıyordu. Fakat kendini çabucak toparlayıp devam etti.
"Öncelikle birkaç şey hakkında seni uyarmalıyım. Daha çok haberin olması gereken şeyler. Tedavi sürecinde saçların dökülecek, tüylerin de. Alacağın kortizonlardan dolayı kilo alabilirsin. Alacağın steroid ilaçları senin kaslarını zayıflatacağından bir süre sonra yürümekte bile zorlanabilirsin." Biraz duraksadıktan sonra devam etti. "Şu an hastalığının bu tedavi aşamasında enfeksiyon kapmaman gerekiyor. Şöyle anlatayım, şu an senin yeni doğmuş bir bebekten daha çok korunman gerekiyor. Hastanede seninle kalacak kişi haricinde dışarıdan biriyle öpüşmek, sarılmak, ten temasında fazla bulunmaman gerekiyor. Kim de mikrop olduğunu bilmediğimiz için seni tehlikeye atmamamız gerekiyor. Ailene bile fazla yaklaşmaman gerekiyor. Bu yüzden maske takman gerekecek." Göz yaşlarım daha fazla akmaya başladıkça sağ elimin parmaklarıyla bacağımdaki eti sıkıyordum. Ağlamamam gerekiyordu. Güçsüz gözükmemem gerekiyordu. Güçsüz düşemezdim. Güçlü olmalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HÜCRELERİMİN İNTİHARI
Подростковая литература15 yaşındayken hayat nasıldır, bilirsiniz. Okul, dersler, aile ve sosyal medya. Her gün yaşadığı aynı monotonluktan sıkılmak da bunların içerisine dahil. Fakat bu genç kız, vücudundaki tersliklerin bir süredir farkında. Araştırmaya karar veriyor ve...