Aşırı kısa tatilimizden sonra otobüse binerek İstanbul'a döndük. Ailelerimiz bizi Erden'in evinden alacağı için Erden'lerin evine gittik. Kısacık, etrafında bej rengi duvar olan koridordan geçerek Erden'in odasına geçtik. Odası çok güzel tasarlanmıştı. Kapının yanında siyah bir piyano, onun yanında dolap, dolabın çaprazında şirin bir yatak, ufak tefek bir çekmece ve karşılarında duran kitaplığın yanında da bir çalışma masası vardı. Biz yatağa dizilirken o da piyanonun başına oturdu ve birkaç tuşa bastı, ardından bize bakarak " Özlemişim keratayı."diyerek bizi güldürmeyi başardı. Senanur lavaboya gideceğini söyleyerek dışarı çıktı. Elâ da süslemini tazelemek için diğer lavaboya gidince Ege de oturmaktan sıkılarak hava almaya çıktı. Hilal de " Ben de gideyim bari." dedi ve o da çıktı. "Ya sen?" dedi Erden bana bakarak. "Ben bir bahane bulamadım." dedim hafifçe gülümseyerek. Gözlerini tekrar piyanoya çevirdi ve çalmaya başladı. Uzun parmakları piyanoya çok yakışıyordu. Çaldığı her nota beynime işliyor, gerçek bir piyanistmiş gibi sessiz kalmama sebep oluyordu.
*Pembe renkli günlüğümü elinde çevirdi ve güldü. "Güzelmiş. Demek günlük, ha?"
*
DEVAM EDECEK
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günlük
Teen FictionSelin'in hikayesini keşfetmeye ne dersiniz? * ......"Bir an hiç düşünmeden yanında olduğum masanın üzerindeki dibinde azıcık su kalmış olan sürahiyi elime aldım. Tam yukarıya kaldırdığım anda Erden bileğimden kavradı."Ne yapıyorum ben? "diye düşündü...