O gözlerde esir kalmamak elde değildi, keskin ve etkileyici... Dostuna güven, düşmanına korku veren bir çift göz. Ona güven veriyordu ki kendisini dost sayıyordu. Şimdi kendini yeniden güvende hissetmiş, içi bir nebze daha ferahlamıştı. Artık gözlerin etkisinden çıkıp etrafıma göz gezirmeli, başından neler geçtiği hakkında ufakta olsa bir fikir sahibi olmalıydı. Gizemli kişi kuvvetleri kollarıyla ani bir hareketle onu omzuna kaldırdı ve sanki omzunda hiçbir ağırlık olmamışçasına ilerlemeye koyuldu. Bu ona bir hakaretti, onun kadar güçlü olmasa da ağırlığı ve varlığı bu denli hissedilmeyecek kadar zayıf değildi. Bu düşünceyle, sonradan pişman olsa da, gizemli kişinin omzuna doğru yumruklar atmaya başladı fakat daha büyük bir hakaret edermişcesine oralı bile olmadı gizemli kişi. Artık kendisini ona teslim etti ve yaşadığı olaylar hakkında düşüncelere daldı. Yaşlı adamı bulmak için yola koyulmuş amacına ulaşamayınca başına yeni, anlaşılması zor maceralar gelmişti. Gizemli kişi de kendisi gibi derin düşüncelere dalmış olmalıydı ki uzun bir müddet onun da ağzını bıçak açmadı. Dışarıdan bakıldığında konuşmayı seven bir yapısı da yok zaten, diye düşündü kendi kendine. Uzun bir yürüyüşün ardından dört bir yanı koca koca ağaçlarla kaplı bir alana geldiler. Buradaki ağaçların birbirleriyle olan uzaklıkları simetrik bir şekilde kusursuza yakın bir görüntü sergilemekte kalmamış yansıttıkları bu değişik atmosfer onu etkisi altına almayı çoktan başarmıştı bile. Gizemli kişi onu omzundan hızlı bir şekilde indirdiği zaman sol ayağını yere tam basamamış üstüne üstün kötü bir şekilde burkmuştu fakat şu an bunu dile getirecek bir zaman değildi. Gizemli kişi önündeki ağacın köklerinin toprakla buluştuğu yere doğru eğilmiş, bir şeyler yapıyor fakat iri vücudu ve kalın gövdesi ne yaptığının görülmesine izin vermiyordu. Etrafı daha ayrıntılı bir şekilde incelemek için başını bir sağa bir sola doğru çevirdiğinde hayatında hiç duymamış olduğu kadar tiz bir ses kulaklarının içinde yankılanmıştı. Bu ses onda ani bir baş ağrısına ve başının dönmesine neden olmuş yavaş yavaş his kaybıyla beraber vücuduna olan kontrolünü yitirmişti. Sanki ayak damarlarındaki kan sese doğru koşmaya başlamış, kalbi şiddetli bir şekilde kan pompalama telaşına düşmüş, bedeni bu kavgaya dayanamayıp kendisini yere bırakmıştı. Son gördüğü şey ise gizemli kişinin ona olan bakışlarıydı...
Nerede olduğunu anlamak için etrafını detaylı bir şekilde incelemeye başladı. Burası hangi ağaçtan yapıldığını anlayamadığı sert, uzun, nemli yapıya sahip dallardan, renkleri yeşilin binbir farklı tonunu oluşturan çeşitli yapraklardan yapılmış değişik bir düzene sahip olan ağaç evdi. Bu ağaç evi üstünde tuttuğuna göre de çok eski, yaşlı bir ağaçtı evin ayakta durmasını sağlayan ağaç. Farklı bir şekilde dekore edilmişti. Duvarlarının her yerinde çeşitli renk ve derilerden yapılmış olan yaylar, oklar asılıydı. Görünüşleri dahi ne kadar ağır olduklarına dair karine teşkil ediyordu. Bunları ancak çok güçlü ve eğitimli bir kişi dengeli şekilde kullanabilirdi. Gizemli kişi tahtaların çıkardığı rahatsızlık veren sesle beraber onun bulunduğu odaya doğru adım atıp kapıda belirdiğinde adeta yenilmez bir savaşçıyı andırıyordu. Tabi bu savaş aletlerinin arkasında savaşçı bir kişilik de olmalıydı. Kalkıp ona doğru yürümek, onunla iletişime geçmek istedi ama nafileydi. Otruduğu koltuk rahat olmasına karşın bir o kadar da rahatsızlık vericiydi çünkü elinden ve ayaklarından bağlanan iplerle özgürlüğünü kısıtlayıcı bir rol üstlenmişti.
- "Bu kadar gizem fazla değil mi?" dedi ve cevabı merakla beklemeye konuldu. Cevap gelmeyince tekrar sesinin tonunu biraz daha kalınlaştırarak:
- "Kimsin sen?" diyebildi.
- "Benim adım Ok, aslında sırtımda, çantamda kendi ismimi taşıyorum. Bunlar benim kurtarıcım."- "İnsanın kurtarıcısı kendisidir ancak gördüğüm kadarıyla senin bir kurtarıcın yok."
Şaşırmış, beklemediği bu cevaplar karşısında şaşkınlığını dahi gizleyememişti. Sâhi kendisinin bir kurtarıcısı yoktu ki. O, kendini tanımayı bile bu ormana geldikten sonra yavaş yavaş öğrenmeye başlıyordu. Kendi ismini bile bilmiyordu. İsmi neydi? Bilmiyordu. Kendisi hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Bu orman onun yeniden kendisi ile tanıştığı yer olacaktı...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Gecenin Güneşi
Narrativa generaleGüneşin ışıkları sönmüştü artık. Akşam olmuştu. Sâhi neresiydi burası? O, neden buradaydı? Bu ıssız yerde, bu ıssız zamanda...