Tüm gece boyunca uyumadan defterime yazdığım tüm mektupları zarflara yerleştirdim. Yakmam gereken mektupları da yaktığımda odam, yangın varmışçasına duman dolmuştu. Odamdaki camları açıp içerideki duman ve kokudan kurtulmaya çalıştım yoksa annem yangın olduğunu düşünerek odama dalabilirdi.
Gecenin serinliği eve dolarken vücudum soğuktan titredi. Karşıdaki evlerin çatılarından sabahın ilk ışıkları tüm parlaklığıyla doğuyordu. Kolumdaki saatime baktım. Hem akrep hem de yelkovan dördün üzerindeydi. Yatağımın üzerinde bulunan hırkamı alıp üzerime geçirdim.
Odamdaki koku çıkana kadar camın önünde güneşin doğuşunu inceledim. İlk önce kırmızı olan hava kendiliğini kırmızıya çevirdi. Turuncu ile sarı arasında bir renge döndüğünde artık koku tamamen gitmişti. Kolumdaki saate bir kez daha baktım. Çoktan bir saat geçmişti. Postacı gelmeden önce mektupları posta kutusuna atmalıydım.
Ondan fazla mektubu kucağıma sıkıştırıp odadan çıktım. Evin dış kapısını da açarak posta kutusunun içine zarfları tek tek yerleştirdim. Mahallemizdeki spor hayranları çoktan sabah yürüyüşlerine başlamışlardı. Karşı evdeki boksör, evinden çıkarken göz göze geldik.
Bazı sabahlar ben okula giderken karşılaşıyorduk ve konuşmamız sadece 'iyi günlerden' oluşuyordu. Kaslı kollarından biri havaya kaldırıp selam verdi. Ben de aynısını yaptım. Elimi indirdiğimde arkamı dönüp gitmeyi planlıyordum fakat bana doğru gelen kaslı bedeni izledim.
Adı neydi acaba?
"Sen de mi spor yapanlar arasına katılmaya karar verdin?"
Üzerimdeki eski takım formama baktım. Takımın isminin olduğu voleybol tişörtüm ve şortum vardı. Tişörtümün üzerine de şapkası olan bir hırka geçirmiştim. Bu kısma kadar spora hazır görüntüm vardı ama sonra ayaklarımdaki parmak arası terliklerim gözüme çarptı.
Eğer deli değilsem –ki son zamanlarda bundan emin değildim- terlik ile spora çıkma bugün olan planlarım arasında yer almıyordu. Bir cevap bekleyen kemikli yüze baktım.
"Bu saatte yapabileceğim tek spor uyumak."
"Bu da güzel bir spor yöntemi tabi."
"Tabi. Üşüyorum, eve girmem gerek."
Eliyle arkamdaki evimizi işaret etti. "Tabi, benim de koşmaya başlamam lazım."
Arkamı dönüp eve ilerledim. Açık kapıdan içeriye süzülüp, arkamı dönmeden kapıyı kapattım. Parmak uçlarımda odama ilerleyip yatağımda biraz uyumayı denedim. Tüm gece uğramayan uyku, şimdi de beni ziyaret etmek istemiyor gibiydi.
Kızarmış ve morarmaya yüz tutmuş gözaltlarıma inat beynim uyumamak için çabalıyordu. Üzerimdeki ince örtüyü tekmeleyerek yataktan kalktım. Soğuk bir duş alarak sonradan gelecek uykumu önledim.
Yine okulu ve antrenmanı asacaktım. Annemin bunları öğrenmemesi çok iyi olurdu. Koç asılan her üç antrenman sonrasında aileyi arayacak kadar ileriye giderdi. Daha bunun ikinci olacağına ve koçun üçüncü seferi bekleyeceğini düşünerek hazırlandım. Termal taytlarımdan birini ve uzun bol kazaklarımdan birini giydim. İçine en fazla yemek alacak sırt çantamı hazırladım.
Tost ekmeklerine tatlı ve tuzlu sandviçler yaparak onları poşetledim. Dolapta yarısı dolu olan büyük şişe portakal suyunu da çantama koydum. Paramı yemeklere vermeyerek, devamının geleceği görünen seyahatlere hazırlıklı olmalıydım.
Pet şişelerden birine de su doldurup onu da çantama attım. Esnediğimi fark ettiğimde kendime kahve yapmak için cezveye su doldurdum. Ocağa koymak üzereyken titreşime aldığım telefonum titredi. Yalçın, geldiğini yazmıştı. Kahveme veda ederek sırt çantamla beraber evden çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümden Önceki 100 Mektup
Roman pour AdolescentsBu hikaye 30.04.2016 tarihinde yayınlanmaya başlanmıştır. ---- Sevgili insan, Eğer bu kitabı bulduysan senden istediğim iki şey olacak. Yazdığım mektupların hepsini okumanı ve mektubu sahiplerine ulaştırmanı istiyorum. Ve eğer mektubu yazdığım kişiy...