-7- Korku

799 155 110
                                    

Herkesin korktuğu şeyler vardır. Kimine göre yükseklik, karanlık yada böcekler gibi sıradan şeyler olsa da benim korktuğum şeylerin başında kitaplar geliyordu. Bazen beni aralarına alıp şarkı söylüyorlardı bazen ise bana sırtlarını dönüp okuyamamam için diretiyorlardı. Belki de asıl korktuğum kişiler öğretmenlerdir. Okumam için bağıran öğretmenler gibi...

Her insan bir gün korkularını aşabilirdi. Mesela yükseklik korkusu olan bir insan bir dağın zirvesine çıkabilirdi yada karanlık korkusu olan  insan ıssız bir sokakta delicesine bağırarak ağlayabilirdi. Peki ya ben? Ben ne yapacaktım? Parmak uçlarımda yükselerek tutunmaya çalıştığım kelimeler beni her defasında itip, kuyunun dibine düşürüyorlardı ve burası korkutucu olmak için yeterince karanlıktı. Elimde ne bir el feneri nede bir kibrit, hiç biri yoktu! Ben bu karanlıkta ışığımı nasıl bulacaktım?  

Elimde sayısını sayabildiğim fakat saymaktan korktuğum poşetteki kitaplara umutsuzca bakıyordum. Omzumda hissettiğim elle kucağımdaki kitapları sıraya koyup arkamı döndüm. Alpay'ın gülümsemesiyle ne yazık ki aynı tepkiyi ben ona sunamamıştım.

''Ne o korku dolu anlar yaşamış gibisin. Sanırım sende kitap düşmanısın.'' Demesiyle arkamdaki sıraya koyduğum içi kitap dolu poşeti gözleriyle işaret etti.

Kesinlikle korku dolu anlar yaşamıştım ama bunu sana asla söyleyemezdim. Ben onlara düşman değildim aksine onlar bana düşmandı. Nedense kendimi bir savaş filminde gibi hissetmiştim. Ben onlara elimde beyaz bayrakla yaklaştıkça ateş ediyor ve beyaz bayrağı kırmızıya çeviriyorlardı. Ben geri çekildikçe onlar hücum nidasıyla üstüme geliyorlardı ve savaşı kaybeden taraf ben oluyordum.

Alpay'a burukça gülümsemem üzerine giydiği beyaz tişörtü dikkatimi çekti. Üstündeki harflerin kımıldadığını gördüğümde gözlerimi tekrar Alpay'ın suratına sabitledim. Gülümsüyordu. Belki de benden bir cevap bekliyordu. Gözlerimi tekrardan tişörtüne indirdiğimde kelimelerin arasında ki ''O'' harfi göz kırptı. Suratımı buruşturduğumda tişörtteki bütün harfler canlanmış teker teker yere atlıyorlardı. Ellerimle gözlerimi ovuşturduğum da  Alpay'ın bana baktığını fark ettim.

''İyi misin?'' Dalga geçmek için artık kitaplara bile gerek kalmamıştı. Oyuncakmışım gibi benimle oyun oynuyorlardı. Karşımda ağzımdan çıkacak olan kelimeleri bekleyen Alpay'a baktım. En azından mutluymuş gibi yapsam sorun olmazdı.

''İyiyim.'' İyi falan değildim sadece kendimi avutmak için uydurduğum bir kelimeydi.  Ya da olmasını istediğim...

''Peki sen bilirsin ama ilk ders Pervin Hoca'nın. Onun karşısında böyle olmak istemezsin herhalde?''

Gözlerindeki maviliklerinin ışıltısı  bana yansımış olmalı ki istemeden de olsa gülümsedim. Ne kadar saklamaya çalışsamda iyi olmadığımı anlamış ve üstüme gelmemişti. Sanırım nadir bulunan insanlardan bir tanesiydi. Eğer Alpay'ın yerinde Pelin olsaydı şuan belki de yeni bir maratona başlamış bile olabilirdik ama asıl sorun bu değildi. Asıl sorun az önce Alpay'ın, Pervin Hoca demiş olmasıydı?

''Pervin Hoca?'' Ağzımdan şaşkınlıkla çıkan kelimelerin üzerine başını sallamış ve alayla gülmüştü. Gördüğüm kabusun üzerine tekrar yatağa yatıp, yeni bir kabus falan mı görüyordum? Oysaki yüzümü yıkadığımı hatırlıyordum.

''Giray, şu ikizine bir şey söyle yoksa o beynini bir daha yerinde bulamayacak.'' Sesin geldiği yöne baktığımda kapıdan içeri girmiş olan ikizler ve Pelin'i gördüm. Suratımı buruşturmak yerine tebessüm edebilirdim tabi Pelin'in böylesine ince bir sesi olmasaydı.

''Yoksa artık sen mi kullanacaksın?'' İkizlerden birinin alayla konuşması Pelin'i daha da sinirlendirmiş olacak ki kaşlarını çatıp, omzuna bir tane geçirdi. İkizlerden birinin yanlarından ayrılmasıyla dalga geçenin Koray olduğunu anlamak pekte zor olmamıştı. Koray böylesine pişkince sırıtırken Pelin'in sabrı kalmamışçasına oflayıp sırasına oturdu. Koray her ne kadar komik gibi gözükse de her şeyi dalgaya vurması bazen sinir bozucu olabiliyordu.

AKIL HOCAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin