''Ölme Baba!''
Kollarımdan tutan Meryem teyze ve annemden kurtulmak için çırpınıyordum. Toprak atıyorlardı. Babamın üstüne toprak atıyorlar. Abim eline aldığı küreği önce kalbime saplarcasına toprağa saplıyor sonra da sanki yerinden sökmek istercesine yerdeki toprakları kaldırıp babamın üstüne atıyordu. Hiç mi içi sızlamıyordu?
''Yapma!''
Boğazım yırtılırcasına bağırmıştım. Ne abim beni duyuyor nede kollarımdan tutan Nermin teyze ve annem. Kimse tepki vermiyordu. Orada benim babam yatıyordu! Benim yüzümden ölen babam. Belki de bir daha asla pamuk şeker alacak birisi olmayacaktı. Belki de asla maçları birlikte izleyip bağıramayacaktık. Belki de asla ''Ben yanındayım.'' diyen bir kimsem olmayacaktı. Hayır, izin veremezdim. Her şeyimi benden koparıp bir avuç toprağa gömmelerine izin veremezdim.
''Yapma diyorum sana!''
Bu sefer kollarımı tutan ellerden kurtulmuş mezarın başında ki abime doğru koştum. Tekrardan toprağa sapladığı küreği elinden aldım ve bir köşeye attım. Öylece önümde duruyor, kıpırdamıyordu. Kirli sarı saçları ve toz üstünde kalmış gömleğiyle sadece bakmakla yetiniyordu. Hiç mi canın yanmıyor abi? Oysaki benim canımdan can gidiyor. Siyah gözlerinde sanki bir çukur oluşmuş, her şeyi oraya hapsetmişti. Tıpkı babamı da şuan yaptığı gibi. Yanından geçtiğimde mezarın önünde diz çöktüm. Ne de olsa koskoca mezar taşında ''Kerem Demirsoy'' yazıyordu.
''Ölüyor musun sen baba? Küçücük kızını şu büyük dünyaya mı emanet ediyorsun? Kalksana be baba. Görmüyor musun, üzerine nasıl da toprak atıyorlar.''
Kalk be baba. İnan sana hiç yakışmadı o kefen. Hem ben hiç yalan söyler miyim? Seninle daha izleyecek çok maçlarımız, yiyecek çok pamuk şekerlerimiz vardı. Söz veriyorum baba. Bu sefer pamuk şekeri her tarafıma bulaştırmıcam. Söz veriyorum baba. Bu sefer benimle ilgilenmen için kumandayı saklamıcam. Gözümden akan yaşlar yanaklarımı ıslattığında artık hiçbir şey umrumda değildi.
''Canım yanıyor be baba. Kıyamadığın kızının canını yakmaya utanmıyor musun? Söylesene baba, şimdi üstümü çamur yaptığımda annem kızmasın diye benim üstümü kim değiştirecek?''
Babam ölüyordu benim , babam. Bir insanın babası ölür müydü? Benimkisi ölüyordu işte. İlk kahramanım, ilk aşkım ellerimden uçup gidiyordu. Gözbebeğim dediği kızını gözyaşlarında boğuyordu. Kalksana artık be adam. Söz verdim diyorum, duymuyor musun? Bir daha asla seni üzmeyeceğim. Yoksa, beni bırakıp gittin mi baba? Kızını ... Gözbebeğini bırakıp gittin mi? Bu kirli olan dünyada üstüm kirlenince beni kim kurtaracak be baba?
''Sahi bıraktın mı beni baba?''
Birden gözlerimi açmamla karşımda krem renkli tavanla karşılaştım. Kabus muydu? Oysaki acıyı en derinlerimde hissetmiştim. Elimin tekiyle yataktan destek alıp doğruldum. Çeneme doğru süzülen yaşlarla ağzımdan hıçkırık firar etmişti. Ağlamıştım. Her ne kadar kabusta olsa canım yanmıştı. Meğer babalarda ölüyormuş.
Elimin tersiyle gözyaşlarımı silip yataktan kalktım. Saatin kaç olduğunu dahi bilmiyordum ama perdelerin arasından süzülen ışıktan sabah olduğunu anlamıştım. Çalışma masasının hemen yanında balkona açılan bir kapı vardı. Balkonun önündeki yerlere kadar uzanan perdeleri yana itip kapıyı açtım ve balkona çıktım. Bir şarkının nakaratıymış gibi cıvıl cıvıl kuşlar ötüyordu. Onlar bile mutluydu. Peki ya ben? Ben , mutlu muydum? İçimdeki sönmüş ateşe rağmen iyiydim ama mutlu değil.
Balkondan çıkıp yatağımın karşısında ki dolaba gittim. Elime gelen ilk şey deri taytım olmuştu. Üstüne yan tarafında büyük bir cebi olan kırmızı örgü kazağımı çıkartıp yatağın üstüne fırlattım. En azından rahat olacaktım. Odamdan çıkıp uzun koridorda yürümeye başladım. Çakıl taşı rengindeki duvarları mora boyanmış kolonlar süslüyordu. Çıplak ayaklarımın gri tonlardaki parkede çıkardığı ses beynimin içinde yankı yapıyordu. Koridorun sonundaki kapının önüne gelmemle kapıyı açıp içeri girdim. Lavabodaki musluğu açıp avuç içlerimi suyla doldurdum ve yüzümü yıkadım. Soğuk ve ferahlatıcıydı. Ellerimin arasından kayıp giden sular bir an aklıma, kalktığımda yüzümden süzülüp giden yaşları getirdi. Aynadaki görüntümü görmemle istemsizce kaşlarım çatıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKIL HOCAM
Chick-LitKorkuyorum... Kelimelerle anlaşamamaktan, paragrafların arasında bir sağ bir sola koşmaktan çok yoruldum. Artık hiçbir şey yapmak istemiyordum. Sayıların yükü bile bu omuzlarım için çok fazlaydı. Adeta altında ezilip kalıyordum. Satır aralarında ip...