Büyük gıcırtılı kapı açılırken içime bir taş misali oturan gerginliği hemen burada, bu kapının dibine kusabilmeyi istedim. Gerginlikten ellerimin kasılıp kaldığını hissediyordum. Derin bir nefes alıp kafamı kaldırdım ve karşımdaki şeyleri anlamlandırmaya çalıştım.
Kapıdaki adamlardan sonra sıra sıra iki üç kadın dikilmiş el pençe bir şekilde bizi karşıladılar. Babama bu kadar saygı göstermelerine hatta babamdan bu kadar korkmalarına bir anlam veremesem de gerginliğim şu an bunu irdelememin önüne geçiyordu.
Babamı takip ederek büyük bir sıkıntıyla avluya doğru yürümeye başladım. Mutfak olduğunu tahmin ettiğim bir yerden uzun boylu, annem yaşlarında bir kadın çıktı. Fazlaca esmer olan kadının babamı görmesiyle yüzünde anlam veremediğim bir duygu belirdi. Yüzündeki duygu acı mı sevinç mi çözümleyemesem de beni rahatsız etmeye yetmişti.
Babam kadının yanından sıyrılıp avludaki kalabalığa doğru yürüdü. Babamın ilerlemesine rağmen ben bir adım atıp ilerleyemiyordum. O kadar kötü bir enerji ile sarmalanmıştım ki sanki aldığım nefes beni boğuyordu. Tam bir adım atmaya yeltenmiştim ki kadının babamın üzerinde dolaşan gözleri bana çevrildi. Yüzündeki ifade, gözlerinde ki nefrete anlam veremiyordum. Kötü bakışlarına daha fazla katlanamadım ve kadına bakmamaya çalışarak babamın olduğu yere doğru yürüdüm.
Taş duvarların dibine koyulmuş, merdivenlerin biraz arkasında kalan sedirde yaşlı bir kadın oturuyordu. Babaannem olduğunu tahmin ettiğim kadın babama elini öptürüp yanına oturttu. Kadın sevgiyle babamın sırtını sıvazlarken babam bana bakarak yanına gitmemi işaret etti. O kadar tuhaftım ki yanlış bir hareket yapsam bir bomba patlayacaktı sanki içimde ve bütün bedenim dağılacaktı.
Kolumda asılı olan çantamı elime aldım. Kulpunu sıkarak yavaş adımlarla babama doğru yürüdüm. Hiç kimseyle göz göze gelmek istemiyordum, o yüzden babama odaklanmıştım.
"Annem bu benim Zümra'm .Gel kızım, öp babaannenin elini."
Babamın sözlerinin ardından gözlerimi usulca sedire yayılmış bir elinde tespih diğer eliyle baston tutan kadına döndürdüm. Ürkütücü gözleriyle bütün bedenimi taradıktan sonra elini suratıma doğru kaldırdı. Bir kaç yavaş adımda yanına yürüyüp eline uzandım. Elini öpüp doğruldum. Babamın yanına oturmaya niyetlenmişken duyduğum sözleri ile beynimden vurulmuşa döndüm.
"Cihan'ım işler kötüdür? Bacağına bir etek giydirecek paran mı yok? Ya da edebiniz mi yok?"
Neye uğradığımı gerçekten şaşırmıştım. Bir insan yıllar sonra torununu görünce ilk söyleyeceği şey bu mu olurdu? Bu kadar mı istemiyordu beni? Ya da görmediği gelininden bu kadar mı nefret ediyordu ki ondan olana bir parça şefkat hissedemiyordu. Altımdaki şortu kenarlarından çekiştirdim. Rahatsız hissetmiştim kendimi. Zaten bu laflardan önce de çok rahat değilken daha da gerilmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümra
RomanceEn yakınından gelen ihanet mi daha acıdır , yoksa hapsedildiğin bir zorbalıktaki soyadı mı daha acıdır ? Ya da engel olamadığın içindeki aşk filizleriyle baş edememek mi ? Genç bir kızın İstanbul dan koparılan ve Mardine hapsedilen hayatı ... K...