BÖLÜM 4 / part 1

7.9K 348 26
                                    

Yavaşca gözlerimi araladım. Nerede olduğumu en son ne olduğunu hatırlamaya çalışırken yattığım yataktan hafifçe doğruldum. Çıkmaz sokakta olanlar bir bir zihnime düşerken sıkıntı ile ofladım. Beynime balyoz ile vurulmuş gibiydim; başım çatlıyordu. Bütün kemiklerim sızım sızım sızlıyorlardı. Yüzüme gelen saçları geriye doğru çekerken nefes almak amacıyla pencereye doğru yürüdüm. Tül perdeyi hafifçe sıyırdım ve beklemediğim bir manzara ile karşılaştım.

Avlu kalabalıktı. Yaşlı, genç bir sürü adam oturmuş hararetle konuşan babamı dinliyorlardı. Ne olduğunu anlayabilmek için tülü tamamen sıyırdım ve camı aralayıp hafifçe pencerenin pervazına doğru yaslandım.

"Bunun olması için önce ikna olması lazım! Zorlukla yaptırmam bu işi!"

Babamın keskin sesinden sonra yaşlılardan biri elindeki tesbihi çekmeye devam ederek yüksek sesle kalabalığa hitaben konuşmaya başladı.

"Evvela bu iş dillere düşmeden halledilmelidir Cihan ağa. Çok uzattın sen bu işi. Aylardır gönlünüz olsun diye bekliyoruz ancak pekâlâ, tamam. Sana bir hafta daha mühlet!"

Babam hâlâ sakinleşmiyor avluda ileri geri hareket ediyor, kimsenin yüzüne bakmıyordu. İkna olmadığı her ne ise canını çok sıktığı belliydi. Babam tam da beni Mardine getirecek zamanı bulmuştu; olaylar yüzünden akrabalarımız ile iyi vakit geçirebileceksem de babamın uğraştığı problemler yüzünden bu ihtimal ortadan kalkıyordu.

"Benim artık sabrım kalmadı. Bu iş yarın bitecek!"

Arslan denilen adamın sesini duymamla arkası dönük oturanlardan birinin o olduğunu fark ettim. Yumruklaştıkları bir adamın şimdi burada ne işi vardı. Yarabbim nasıl bir dünyaları vardı. Alıp veremedikleri neydi?

"Ben senin emir elin değilim! Bu iş benim dediğim gibi olacak, yarın çok erken...yoksa..."

"Yoksa ne? Hadi! Getir devamını Cihan bey!"

Babam ve Arslan gittikçe birbirlerine karşı bileniyorlardı. Yine bir şey olacak korkusu ile gözümü kırpmadan onları izliyordum.

"Yoksa ... yoksa bu işi unut! Çek vur kardeşini!"

Duyduğum cümleler ile dudaklarım hafifçe aralandı. Babam açık açık birini cinayete mi sevk ediyordu? Aşağıda oturan adamlar demek ki sadece mafya kılıklı değil gerçekten mafya ruhluydular. Birinin canından nasıl öylesine bir şeymiş gibi bahsedebilirlerdi?

Mardin ve burada bambaşka bir tarafını gördüğüm babam beni dehşete sürüklüyordu.

Babamın yüksek perdeden çıkan sesi avluda yankılandıktan sonra herkes ayaklandı. Daha iyi görebilmek için biraz daha camdan sarktım. Avluda her kafadan bir ses çıkarken Cihat bir anda oturduğu yerden ayaklanıp babamın yakalarını kavradı.

"Bana bunu yapma! Bunu yapma bana baba!"

Ne?

Bir anda tüm kainata sağır olurken aynı zamanda canıma da yabancı oldum. Nefesimi kesen o sözcüğü yanlış duydum değil mi? Baba demedi değil mi o? Benim canım babama, baba demedi değil mi?

ZümraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin