Kısık sesim ile sorduğum soruyu babam idrak ettiğinde gücüm yettiğince bağırmışım gibi irkildi. Yüzü bembeyaz olmuştu. Solukları sıklaştı. Gözlerini endişe sararken ne cevap vereceğini bilemiyor gibiydi. Bir kaç dakikanın sonunda hâlâ konuşmadığında artık sabrım tükendi.
"Gizli saklı iş yaparken utanmadın mı baba!? Yalanlar söylerken hiç mi vicdanın sızlamadı! Beni alıp buraya getirirken ne düşündün ya sen,ne vardı aklında senin? Hiç mi utanmadın sen baba!"
O kadar bağırmıştım ki boğazlarım acımıştı. Babam bunca yıldır belkide ilk defa benim bu bu kadar kendimi kaybettiğime şahit oluyordu. Elimdeki çantamı babamın ayaklarının dibine fırlattım. Ona vurmaya gücüm yoktu ama dehşete düşmüş ifadesinden, korkan gözlerinden bir şekilde hırsımı almaya çalışıyordum.
"Kı-kızım ben..."
Babamın konuşmasına müsade etmeden üzerine yürümeye başladım. Ben fark etmeden konaktakiler etrafımıza toplanmış ne olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydiler. Herkes arasında fısır fısır konuşurken Arslan ise neredeyse dibime kadar girmiş dik dik yüzüme bakıyordu ama benim şu an kimseyi umursayacak halim yoktu.
"Ne? Sen ne! Konuşsana ya sen ne!"
"Amcam, gel kızım. Otur, bir sakinleş konuşalım. Neye dellendin sen?"
Amcamın koluma dokunması ile birden irkildim. Kendimi asla güvende hissetmiyordum bu insanların arasında. Asla bu yalancı insanlar ile muhattap olmayacaktım. Babamdan sormam gereken hesabı sorup annemin güvenli kollarına koşacaktım.
"Bırak beni. Ben oturmak falan istemiyorum. Bu adam, annemi nasıl aldattığını, beni nasıl kandırdığını, başka kadından nasıl çocuk yaptığını,yıllarca bizi aptal yerine nasıl koyduğunu anlatsın sonra buradan defolup gideceğim! "
Bütün fısırdaşmalar, homurdanmalar sözlerim ile son bulurken babam karşımda adeta put kesildi. Öfkem artarken artık gözyaşlarım yüzümde bir kırbaç gibi şaklıyordu. Babamın karşısında babam için döktüğüm yaşlar yanaklarımı kasıp kavuruyordu. Gözlerimi hırçınca silip yanaklarımın ıslaklığını avuç içlerimle temizledim. Ellerimi yüzüme kapatıp derin bir nefes aldım. Şu an burada yerin dibin girmek istiyordum! Bu cehennemden biri beni çekip alsın istiyordum. Babam karşımda durdukça bana yıkılmış gözlerle baktıkça yüreğim lime lime oluyordu. Allah'ım neydi bu yaşadığım?
"Zümra.. babam.. sen, sen nereden öğrendin bunu?"
Ellerimi yüzümden çekip hırsla babama baktım. Yalanlar üzerine kurduğu hayatımızı, az önce benim başıma yıkılan üç kişilik sandığım dünyamızı şimdi de ben babamın başına yıkacaktım. Artık nefes alamıyordum, boğulmak üzereydim bu konakta. Elimi boğazıma götürüp derin derin nefesler almaya çalıştım.
"Ya da vazgeçtim ya.. Ne dinleyeceğim ki seni? Yerin dibine bat! Duydun mu beni baba! Sen de ailende yerin dibine batın! Nasıl annemle benim hayatımı cehenneme çevirdiyseniz siz de o cehennemde cayır cayır yanın! Şimdi ne yapacağım biliyor musun baba? Anneme gideceğim ve her şeyi ama her şeyi-"
"Yeter! Kes o sesini artık!"
Sözümü bitiremeden arkamdan biri koluma yapıştı ve beni arkaya doğru savurdu. Dizlerimin üzerine sürüklenerek düşerken, beni savuran Cihat ve ona doğru atılan babam ve Arslan'ı şaşkınlıkla izliyordum. Dizlerimin acısından, yaralanan avuçlarımın yarasından önce yaşadığım şu an daha çok acıtıyordu benliğimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümra
RomanceEn yakınından gelen ihanet mi daha acıdır , yoksa hapsedildiğin bir zorbalıktaki soyadı mı daha acıdır ? Ya da engel olamadığın içindeki aşk filizleriyle baş edememek mi ? Genç bir kızın İstanbul dan koparılan ve Mardine hapsedilen hayatı ... K...