Ölülerle Dans 5.Bölüm

130 17 26
                                    

Ölülerle Dans Bölüm 5

Bir çalı hışırtısı gibi olurdu insanın aklını çelen. Özellikle gecenin sis düşmüş sokaklarını camdan izlerken, yüreğe bir merak dokunurdu önce. Ardından cesaret sarardı bedeni. Ares'e tam olarak bu olmuştu.

Sokakta gördüğü gizemli sulietin gölgesi ay ışığıyla aydınlanan taş döşemeli evlerin duvarlarına yansıyordu. Camdan bu görüntüyü izleyen kristal mavisi gözler keskin bir korkuyla titreşti. Soluk dudakları arasından kısa, ani bir nefes çekti. Korkmuş muydu gerçekten? Hayır, korkmamalıydı. Ares Melantha Teagan Margera, yüce büyücü Alexis Teagan'nın küçük oğluydu. Hadi şunu koca yürekli yapalım. Koca yürekli oğluydu ve bir de fazlaca meraklıydı.

Siluet belirsiz bir karmaşıklık gibiydi; Yuvarlak, kaba. Sanki vızır vızır bir sinek topluluğuydu ama aynı zamanda iki bacağı da vardı. Önce kalın yılansı bir kuyruk yana açıldı. Ardından kafası yukarı kalktı. Bu bir ejderha yavrusuydu! Bu imkansızdı. Sokakların arasında yavru bir ejderha ne yapabilirdi? Bu başka bir şey de olabilirdi. Ares'in dikkatini çekmek isteyen bir şey.

Ares, camı tahta kenarından iyice yukarı kaldırdı. Siyah saç perçemleri gözünün önünü kapatana kadar camdan dışarı eğilip pervazı tırmandı. Diğer tarafa geçtiğinde ayakuçlarında dış mermer çıkıntısında güç bela duruyordu. Çaprazda kalan yamuk çatıya atlarken gecenin nemli havasında sırtındaki pelerini dalgalandı. Bir gölge kadar siyahtı Ares. Bir yadigar kadar asil küçük adımlarını çatı kenarı boyunca sürdürdü. Annesiyle babasının oturduğu camın önünden geçerken eğildi.

Kiremit tozları, ayaklarının kenarından ufalanarak aşağı aktılar.

Durdu.

Nefesini tuttu.

Çıkardığı tıkırtı bir kedi gezintisi olabilecek kadar hafif olmuş muydu? Kendisi gibi meraklı babası camı açıp bakınmaya başlamadan önce eğimli çatının kenarından aşağı atlayıverdi. Elleri ve ayakuçları üzerine düştüğünde yine nefesini tuttu. O küçük yaratık gitmeden önce onu görmeli, hatta savaşıp yakalamalıydı. Vampirik güçleriyle birlikte sihrine güveniyordu. Doğuştan gelen vampirliği geçmişteki atalarını kızdırmamış olacak ki, sihirli güçlerini Ares'e de bahşetmişlerdi. Bu yaşta birçok büyüyü çok iyi başarabiliyordu. Ares çok şanslı bir cadıydı ve çok şanslı bir vampirdi.

Taş döşemeli sokakta kendine güvenir şekilde yürürken silüetin ayak seslerine kulak kabarttı. Soluk mavi renkli evin duvar dibine sırtını dayadığında köşeden bakmak için başını eğdi. Aralıktaki küçük ejderha gökyüzüne doğru soluk dumanlar soluyor, bir başka köşeyi dönüyordu. Dumanlar, gri kavisler şeklinde karanlıkta kıvrılırken, ay ışığında adeta uçuşan gümüş tül gibi görünüyordu. Ares bu görüntüye hayran kaldı. Melantha çemberinin özelliğine sahip olan her bir birey ejderhalara aşık mı olurdu? Gerçekten bunu merak ediyordu. Köşeden ayrılıp yumruk yaptığı sol elini açarak iblis bağcıklarını salmak için dilinin ucuna büyülü sözcüklerini sıraladı. On beş adımlık mesafeyi geçip diğer köşeyi döndüğünde elini kaldırdı.

Çıkmaz sokakta, çöp kutuları, köşelere atılmış balık kasaları görüntüsünden başka bir şey yoktu. Küçük ejderha etraftaki kapılardan birinin içine girmiş olamazdı.

Arkasından hızla geçip giden birini hissettiğinde fevri bir hareketle dönüp baktı. Görünürde kimse yokken böyle hissetmesi iyiye işaret değildi. Gece gölgeleriyle gelen bir gizemdi ve Ares bu gizemin içinde kaybolmak üzereydi. Az önce camından çıktığı evi şimdi kilometrelerce uzakta gibiydi. Ayakları yere mıhlanmıştı. Korku? Belirsizlik? Kesinlikle belirsizlik endişesini tercih ederdi.

Ölülerle Dans - III -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin