Ölülerle Dans Bölüm 7

60 9 44
                                    

Ölülerle Dans Bölüm 7

Büyük bir ateş bombası patladığında çığlıklar gecenin karanlığına yükseldi.

"Bu taraftan!" diye bağardı Norris. Telaşlıca etrafta kaçışan konuk vampirleri gizli geçitlere yönlendiriyordu. Büyük bir kargaşa hakimdi. Yer altı sarayının zeminlerini delip geçen bir ateş bombası daha düştü vampir krallığına. Çığlıklar bir kez daha yükseldi, korku dolu vampirler akın akın gizli geçitlerden dışarı fırlıyor, artık girişi kapanan, duvarları yıkılan çıkış kapılarından da geri kaçıyorlardı. Ayaklar birbirine dolanıyor, bedenler kaçarken birbirini eziyordu.

Kral Joceline ise yer altının ana merdivenlerini aşıp yer yüzündeki kulelerin avlusuna çıkmıştı bile. Kuleler bir bir yıkılıyordu. Saldırı, krallığının en kadim taşlarını yıkıyor, himayesi altındaki hizmet eden insanlarını bir bir öldürüyordu. Fırlatılan ateş toplarıyla tüm vampirlerin dışarı çıkmasını sağlıyordu. Joceline var gücüyle adamlarına bağardı.

"Hayır! Kimse dışarı çıkmasın! Herkes yeraltına!"  Bu geç bir uyarıydı. Birçok vampir dışarı akın etmişti. Amaçları vampirleri dışarı çekip avlamaktı. Joceline bunu geç fark ettiği için geri kalan ömrü boyunca kendini suçlayabilirdi.

Amulet'in elinden tutup, koşarak içeri geri döndü. Merdivenler titriyor, tavandan tozlar yağıyordu. O an peşlerinden başka kalabalığın neden gelemediğini fark etti. Merdivenlerin bir kısmı çoktan çökmüştü.

"Joceline!" Amulet'in çığlığını önlerine yıkılan bir duvar böldü. Artık merdivenler tamamen yoktu.

"Kahretsin." Joce geri döndü. Karısı ufacık bedeniyle peşinde tökezleyip, ağlamaktan doğru düzgün yürüyemeyen hale gelmişti. Etrafında koşarak bir yerlere kaçan insanları tanımıyordu bile. Tanıdığı kimseyi göremiyordu. Vampirleri topluyorlardı.

Yarısı yıkık bir kule duvarının altına sığındıklarında Joceline, ellerini karısının omuzlarına koydu. Yeşil gözlerinde, avluda çayır çayır yanan ateş topunun alevleri parlıyordu.

"Onlara teslim olamayız. İntihar edeceğiz."

Amulet ağlamaktan güçlükle konuşabildi. Sarı saçları dağılmış, beyaz yanakları is olmuştu.
"Kaçışın bir yolu olmalı! Olmalı Joceline!"

"Sevgilim..." Yeşil gözlerden yaşlar akmaya başladığında Amulet daha çok ağladı. Eğer Joceline'de ağlıyorsa durum ıssız bir çölün susuzluğu kadar vahim demekti. Cehennem ateşleri etraflarını sarmıştı. Acılı bir ölüm olacaktı. Yine de bu Joceline'nin tabiri ile üremek için shynetahların kölesi olmaktan daha iyiydi.

İkisi birlikte son kez öpüşüp, el ele tutuşarak ateşlerin içine atladılar.

Ve tüm vampirler, acı çığlıklar eşliğinde toplanıp sonsuz boyutun karanlığında kayboldular. Geriye sadece kibritin köküne kadar yanarak kapkara bükülmüş misali yıkık duvarları ile kimsesiz bir kale kaldı...

Amarenth gözlerini açtığında gördüğü sahneler hala kalp atışlarını hızlı kılıyordu. Nefesleri sıklaşarak ellerini taze otlarla kaplı toprak zemine koyup yattığı yerden doğrulup oturdu. Belindeki Arian'nın gevşek kolu kucağına kaydı.

Genç kızın kıpırdanışını hisseden Arian gözlerini açıp başını kaldırdı.
"Ne oldu?" Ters giden bir şey vardı. Hemen doğrulup omuzlarını kavradı.
"Amarenth, iyi misin?"

Yaktıkları kamp ateşi çoktan sönmüş, hiç batmayan güneş gece yarısı saatinde, ufkun sınırında turunculaşmış vaziyette mağara girişindeki üzerilerine vuruyordu. Amarenth safkan olmasına rağmen büyücülük doğası gereği yanmayan tenini turuncumsu şekilde aydınlatan güneşe baktı.

Ölülerle Dans - III -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin