Nasıl başladım bilmiyorum. Bir şeyleri duymamak artı mı, değil mi, hiçbir fikrim yok. Çok zaman değişiyor bu konu hakkındaki düşüncem. Annemle babamın kavga edişini gördüğümde bağırdıklarını hissediyorum ama odama kaçtığımda duyamadığım için seviniyorum.
Nasıl başladım bilmiyorum. Ailemin gerçek ailem olmadığını öğrendiğimde yıkıldım. Sarışın ve mavi gözlü olmamdan kendimi her zaman onlar gibi Rus sanmıştım, inanmıştım kendime. Ta ki gerçek anne babam olduğunu sandığım insanlar beni dokuz yaşındayken karşılarına alıp da açıkça anlata kadar. Uyuyana kadar ağlamıştım o gece. Sonra da hastalanmıştım tabii. Bir ayım hastanede geçmişti ve en kötüsü de Maria ve Aleksandr onları artık sevmeyeceğim sanmıştı. Ama ben onlara bir hayat borçluydum, bunu bilmiyorlardı.
Nasıl başladım bilmiyorum. Yaşıtlarımın arasına karıştığımda nasıl onlara uyum sağladığımı ve nasıl onların benimle ettiği acımasız alayları duymazlıktan gelmekte başarılı olduğumu da. İşitme engeli hep sorun olmuştu bana. Özgüvenimi düşürmüş, moralimi yerlebir etmişti. Onlar duyuyor, duydukları şeylere gülebiliyorlar. Peki neden ben yapamıyorum diye düşündüm çoğu zaman. Tedavi olmak istedim ama gittiğimiz doktorların neredeyse tümü bunun imkansız olduğunu söyleyerek beni bir kez daha yerlebir ettiler. Ondan sonra daha da kapandım içime.
Nasıl başladım bilmiyorum. Artık aşmıştım kendimi. İlkokulda her çocuk gibi normal bir okula gittim ve okuma-yazmayı gayet güzel öğrendim. Rusça'nın fazlasıyla zor bir dil olduğunu fark etmem zamanımı almıştı. Diğer dillerle ilgili hiçbir fikrim yoktu çünkü. Ortaokula gittiğimde sınavlar çıkmıştı bir de. Çok çalıştım. Tahtaya yazılanların hepsini almak bir yana, arkadaşlarımdan defterlerini ödünç istiyordum. Beni hiçbir zaman kırmamışlardı. Bu yüzden onlara minnettarım.
Nasıl başladım bilmiyorum. Bir şeylerin düzelmesi lise yıllarımda oldu. İnsanlarla olan iletişimim güçlendi. Neredeyse hiçbiri işaret dili bilmiyordu ama benim için basit şeyler öğrenmişlerdi. İlkokuldan kalma korkum ise böyle yenildi. İnsanların engelimle dalga geçmediğini, bunu anlayışla karşıladıklarını ve gözlerine çok sevimli göründüğümü fark ettim bu zamanlarda.
Nasıl başladım bilmiyorum. Hayatımın neredeyse tamamiyle rayına oturması üniversiteye gitmemle oldu. Ailemin bir Türk olduğunu öğrenince İstanbul'da bir okula gitmek istedim. Ailem beni kırmadı. Zaten benim iyi olmam için de ellerinden geleni yapıyorlar. Bu yüzden okuluma da karışmadılar ve şimdi İstanbul'dayım, üç yıldır. Mimar olmak için okuyorum ve mezun olmama bir yıl kaldı.
Nasıl başladım bilmiyorum. Eymen girdi hayatıma, neşe saçtı. O yokken fazlasıyla monoton giden hayatım renklenmişti bir anda. İlk sevgilim, belki ilk aşkım olmuştu. İlk aşk konusunda emin değilim çünkü aşkın ne olduğunu bilmiyorum ama bana çokça sevgi gösterdiğini biliyorum. Filmlerde gördüğüm ve kitaplarda okuduğum okulun popüler çocuklarına hiç benzemiyordu. Bu yönüyle beni kendisine çekmişti daha çok. Şaşırtıyordu beni.
Nasıl başladım bilmiyorum. Okyanus girdi hayatıma bana olan hayranlığını bahane ederek. İlgisini çektiğimi söyledi. İşitme engelli olmam ona farklı geldiği ve benimle anlaşıp arkadaş olmak istediği için yanımda olmak istedi. Aklımı karıştırdı. Eymen'in sevgisinden ve saadetinden kuşku ettim.
Nasıl başladım bilmiyorum. Sanırım Eymen'in yanlışıyla. Nefret ettim erkeklerden. Görmek istemedim hiçbirini, kaçabildiğim kadar kaçtım. Saklanamadım ama birinden. Yardım etmek istedi bana. Erkeklere olan nefretimden arınmamı sağlamak istedi. Canını acıttım, onu kırdım ama o hiç vazgeçmedi ve ben...
Ama ben bir kez daha kaçtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin Okyanus
Teen FictionTürkiye'de doğduktan birkaç ay sonra işitme engeli olduğu fark edilerek yetiştirme yurduna bırakılmış ve çok geçmeden Ankara'ya geçici bir süre için yerleşen Volkov ailesi tarafından evlatlık edinilmiştir Derin. Ve adı Derin İris Volkova olmuştur. L...