Fısıltı

81 19 5
                                    

Tamam Acla.Sen ne evlerin altından kalktın.Elbet bunun da altından kalkarsın.Kendime ne kadar teselli versem de bir türlü işin içinden çıkamıyordum.Olmuyordu.Yapamıyordum.Evet.Ben pasaklı tipin biriyim.

En sonunda yine aceleciliğime yenik düşüp kendimi sokağa attım.Bazen düşünüyorum.Neden acaba İsviçre'deyim başka ülke de neden değilim diye.Sonra sorumu siyah küt saçlarım ve Heidi'nin gibi koca, siyah,iri gözlerim cevaplıyor.Tabii vücuduma göre tombik yanaklarımı da unutmamak lazım.Seni seviyorum tombiş yanaklar...

Aşağı da panayır tarzı bir mekan gözüküyordu.Gerçi önümde duran kocaman çınar ağacından bir şey göremiyordum.Hızlıca çınar ağacına doğru yürüdüm.Kocaman görkemli ağacın kocaman da yaprakları vardı.En azından diğer çınar ağaçlarına göre yaprakları kocamandı.Önünde duran kökleriyle bütün duvarı sarıyordu.Sonunun nerede bittiğine baktığımda yeşil çayırlığın tam yanında duran lokantanın dibinde bitiyordu.Acaba ne zamandan beri buradaydı?

"1000 yıl."diye bir ses yanımda yükseldi.Sesi duymamla sıçramam bir oldu.Sesin sahibine döndüm.O kişi her kimse beni çok korkutmuştu.

"Çınar ağacı tam 1000 yıldır burada."Kocaman yutkundum.Zihnimden geçen sorulara cevap vermişti.Öyle ki bu kişinin daha kim olduğuna bile doğru düzgün bakamamıştım.

Sözleri çılgınca olan kişiyle göz göze geldik.Ve tam o anda esen rüzgar sustu.Beni selamlayan kuşlar uçtu.Ve ben tam kalbimde kocaman bir sızı hissettim.Sanki hep orada olan ama sanki hiç tanışmadığımız.Koca çınar ise susmak yerine yeni gelen beni selamlıyordu sanki.Oysa kocaman yeşil gözleriyle bana bakıyor ve bir şeyler fısıldıyordu.Sarı kıvırcık saçlarının ise bir tutamı alnına dökülmüştü.

"Badem..."Ağzımdan istemsizce sadece bu kelime döküldü badem.Gözlerinin yeşili birden daha da koyulaştı.Fısıldadığı şeylerse zaten duyulmazken iyice yok oldu.

Ellerini öne doğru uzattı.Yumrukları sım sıkı kapalıydı.Şu anda tam gözlerimin içine bakıyordu.Öyle ki gözlerinin yeşilinde kaybolabilirdim.Yavaşça ellerini açtı.

"Eskiden bana bir iyilik yapmıştın.Hatırlıyor musun?"Şaşkınlıkla sarı kıvırcık saçlarına bir kez daha gözüm ilişti.Kimdi bu?Saçları aynı hasat zamanındaki buğdayların rengi gibiydi.Davetkar,aynı zamanda da cüretkar.

"Alp kokan kadın?"diye sorusunu yineledi.Alp kokan kadın demesiyle kafamda bir şeyler çağrıştı.Ama hala ne olduğunu hatırlamıyordum.Tam gözlerinin içine baktım.O uçsuz bucaksız çayırları andıran gözlerine.

"Sen benimle kafa mı buluyorsun?"deyip hemen arkama dönüp yürümeye başladım.Bir süre sonra kafama dank eden şeyle geri döndüm.

"A-ma...Ama sen türkçe konuşuyorsun?"Gözlerim kocaman olmuştu.İsviçre de bir Türk'le karşılaşmak haa?İşte bu şaşılacak durumdu.Kocaman gülümseyen ağzıyla sanki benimle dalga geçiyordu.

"Evet madam.Ben Türküm.Kendime tanıtmama izin verin.Ben Luca Can Rossi.Ve sizde Acla..."diye önümde selam verirken onu susturdum.Evet.Dertsiz başım da zaten bir de sapığım eksikti.

"Sen kimsin de beni tanıyorsun.Adımı ağzına alıyorsun."diye onu tersledim.Hala bana gülümseyerek bakıyordu.Bu da neyin nesiydi?

"Ben Luca Can Rossi.Ve size borcumu ödemeye geldim."deyip bir zarfı elime tutuşturdu.Ve hızlıca oradan uzaklaşıp gözden kayboldu.Aslında gözden kaybolmasına asla izin vermezdim.Fakat o anın şokuyla yerimden bile kıpırdayamamıştım.

Arkamdan biri gelip tam yanağımdan öptü.Biraz önce yaşadıklarımın etkisiyle bu diğer sapığın üstüne atladım.Fakat sapık zannettiğim kişi Dilan'dan başkası değildi.Dilan en yakın arkadaşlarımdan biri.Ve İsviçre'deki Türkler'den biri de o.Garip ama Türk Türk'ü çekiyor galiba.İkimiz de buraya yakın bir üniversite de gazetecilik bölümünü okuyoruz.Bu seneyi de atlatabilirsek Dilan'da benimle birlikte dünya turnesine katılacak.Bir kaç kişi daha var ama neyse zamanı gelince herkes saklandığı mağaradan çıkacak nasıl olsa.O zaman tanıtırım.

Dilan'la hayalimiz gezdiğimiz bütün yerleri okuyucularımızla paylaşmak.

"Dilan.Çok özür dilerim."deyip koala yüzü yaptım.Hadi ama koalalar daha tatlı.Niye herkes köpek kedi yüzü yapar ki?

"Acla kafana meteor mu düştü?Sen iyi değilsin?"Elinden tutup onu ayağa kaldırdım.Çene mi kaşıdım.

"Aslın da meteor düştü diyebiliriz."Gözlerini kocaman açıp hınzırca sırıttı.

"Meteor ha!"Gözlerimi devirdim.

"Sapık bir meteor desek daha doğru."Tam o anda Dilan'ın gözleri arkamda bulunan başka bir karaltıyla buluştu.



"""""""""""""""""""""""""""""""""""

Lütfen beğendiyseniz beğenmeyi ve yorum atmayı unutmayın...

Bulutları Ağlatan AdamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin