Merhaba. Bunu demek zor ve anlamsız biliyorum ama şuan bu kelimenin sana, bunu bana ilk söylediğin anı hatırlatmasını istiyorum. Bana ilk merhaba demiştin. Gözlerine baktım o an, buğulu gözlerimle etrafı göremezken senin gözlerine baktığım an gözlerimdeki buğu yok olmuştu. Sadece gözlerin vardı. Bazen sesli düşündüğüm zamanlar oluyordu ve o an içimden söylemem gereken şeyi sesli olarak söylemiştim. "Bunun anlamı 'benden sana zarar gelmez' demek biliyorsun, öyle değil mi?" demiştim. Ve sende "Benden sana zarar gelmez." deyip gözyaşlarımın süslediği yüzüme yapışan saçları çekip gözyaşlarımı silmiştin. İçim gitmişti oysa, daha adını bile bilmiyorken sıkıca sarılıp omzunda ağladım. Biliyordum o an, demiştin ya sen inandım sana. Senden bana zarar gelmeyecekti.
Gelmeyecekti, gözyaşlarımı sildin çünkü.
Gelmeyecekti.
Geldi.
En büyük zarar senden geldi.
Gelmemeliydi.
Seninle konuşabilmeyi, eskisi gibi gülebilmeyi, yaşamayı istiyorum hala biliyor musun? Bana yaşattıklarına rağmen hala seni istiyorum. Hala bekliyorum. Eski neşemi geri istiyorum ben. Çok zor bu istediklerimin gerçek olması ama bilirsin ya hep imkansızı istemişimdir ben. Aslında kolay yolunu buldum bunlara ulaşabilmenin. Gözyaşlarımla süslenen bu kağıdın satırları dolduğu an yola koyulacağım. Şuan bunları yazarken ne kadar çaresiz olduğumu bir bilsen inan bırakıp gitmezdin. Sevmeseydin bile acıyıp bırakamazdın beni. 28 yıllık hayatımda sadece seni sevip sana güvenmiştim. Sadece sana. Bunun anlamını biliyor musun? Hayatı boyunca tek bir kişiye güvenmiş insanın en büyük kazığı ondan yemesi? Gerçekten unutmaya çalıştım ama böylesi bir ihanet nasıl olur da unutulabilirdi ki? Unut dediler, vazgeç dediler. Sorun vaz geçebilmekte değildi ki, aklımdan çıkarabilmekteydi. Pişman olmuş mudur sence diye sordular bana. İçim bir daha toparlanamayacak kadar küçük parçalara ayrılıp havaya karıştı, zor da olsa gülümseyerek zannetmiyorum dedim. Gerçekten acaba hiç pişman oldun mu? Hissedebiliyor musun gerçekten beni? Aklına geldim mi ansızın? Sen bana kıydın ama ben hala kıyamıyorum sana. Hayatım seninle anlam bulmuştu, yalan bir anlam olsa da güzeldi ama. Hemde hiç olmadığı kadar.
"Kimsesiz olmayı dilerdim." demiştin. Dileme. Kimsesizlik demek hayatında görebileceğin en büyük zararın güvendiğin kişiden olması demek. Bunu kaldıramazsın sen, hassas bir ruhun var çünkü. Seni 7 yıl boyunca iyi tanıdım. Ama o hassas ruhun düğün gecemizde taşlaşıp sert, kırılmaz kayalara dönüşmüştü. Acımasız oldun bir günde. Hassas ruha sahip insan nasıl düğün sabahında bırakıp gidebilirdi ki? Düğün gecesi beraber olduğun insanı sabahında terk etmek nasıl bir vicdana sığar? Bu kadar mı taş kalpli oldun? Seni asla bırakmayacağım demiştin. Bıraktın. Güven bana dedin. Güvendim, hemde herkesten çok. Ama güvenmemeliydim. O günden beri kendime gelemedim, yaşıyorum ama bedenen. Ruhum diğer tarafa ait, beni çağırdıklarını hissedebiliyorum. Birlikte olduğumuz anıların altında yanıp kavruluyordu tüm o güzel hislerden yoksun bedenim. Beni bıraktığın zaman gitmeyi çok istedim, ama sonra beni buraya bu anlamsız dünyaya bağlayan bir şey oldu. Haberin var mı bilmiyorum, bir oğlumuz oldu. Sana haber vermek istedim aslında başlarda ama sonra buna bile değmeyeceğine karar verdim. Ki değmiyorsun da. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum, kendimde değilim çünkü. Her bir hücrem titriyor. Ne yediğimi nasıl hala bu naif bedenimin ayakta olduğunu bilmiyorum. Karın biliyor mu peki yaşayabileceğin en büyük acıyı tek başına yaşamayı? Tek başımaydım ben. Oğlumu dünyaya getirdiğim an yanımda kimse yoktu. Oysa böyle hayal etmemiştim, yanımda sen olacaktın. Elimi tutacaktın, az kaldı hayatım diyecektin. Bunları ben kendi kendime söyledim. Doğumhane de attığım her çığlıkta bunları da söyledim. Az kaldı dedim. Tutunacak bir yerim yoktu. Ameliyathanede ki hemşirenin halime üzülüp ağlamasına da direndim. Bir çığlık daha attım. Attığım her çığlık boğazımı tahriş etmesine rağmen buna değer dedim. Minicik bir bedene tutunmuştum ben. Onun sayesinde umudum filizlenip yüreğimi kaplayan sarmaşığa dönüşmüştü kısa zamanda. İstemedim aslında dünyaya getirmeyi. Ama dedim ya kendimde değildim, öğrendiğimde çok geç olmuştu.
Dünya durmuştu, onu kucağıma aldığım an dünya durmuştu. Kucağıma aldığım an attığı tiz çığlıklar kesilmiş, gözlerini azıcık da olsa açabildi. Gözleri benim ki gibiydi. Ama burnu, ağzı tıpkı senin ki gibi kusursuzdu. Sana benziyordu. O an onun için yaşamalıyım dedim. Annem yoktu benim. Anne oldum. Babam yoktu benim. Baba oldum. Yetimhanede büyümüştüm ben ama oğlum bensiz kalıp yetimhane de büyüyemezdi. Buna izin vermezdim. Ve yaşadım da onun için. Sensiz 2 doğum günü kutladım onunla beraber. Mutluyduk ikimiz. Hem anne oldum ona hem baba. Başaramam demiştim, yapamam demiştim. Çok kez o daha doğmadan canıma kıymaya kalkışmıştım ama olmamıştı. Komik değil mi daha canına kıyamayan insanın tek başına çocuk doğurup bakabilmesi? O hayatta olduğu sürece sen hayatımdaki en yalancı konuydun. Unutmuştum seni. Evet, öldü. Nasıl olduğunu hatırlamıyorum ama oldu işte. Kırıntılardan oluşturduğum canımdan, can kattığım yavrum öldü. Bunu ilk kez bugün kabulleniyorum. Tek varlığımı kaybettim ben bilmem ne kadar zaman önce. Zaman kavramı bir sen bırakıp gittiğinde yok oldu bir de miniğim gittiğinde. Onu göremedin. Üzgünüm, görmeye hakkın vardı ama olmadı. Senin için fotoğrafını bırakacağım ama. Aslında bu evin her yanı onunla dolu.
Şuan neredesiniz ne yapıyorsunuz bilmiyorum. Belki bir çocuğun da oldu. Karın benim yaşadıklarımı yaşamadı ama. Bu mektubumu bulduğun zaman ona da okut ama tamam mı?Hayatımdaki tek dostumdu o benim, ailemdi. O benim gibi değildi hiçbir zaman, benim yaşadıklarımı yaşamadı. Ama biliyorum bak o okuduğu an hisseder şuan içimde kopan fırtınaları. Beraber büyüdük ya biz onunla, hep beraberdik. Hiç ayrılmazdık. İkimizde yetimhane çocuğuyduk, evlatlık almaya gelen aileler tarafından asla tercih edilmeyecek çocuklardık biz. Hırçındık. Kimseye kanmazdık, yalanı hemen anlardık. Ama ikiniz bir olup da beni aptal yerine koymayı başardınız. İnsan ne kadar zeki olursa olsun uğruna ölebileceği adamın her sözüne inanırmış. Ne yaşarsam yaşamış olayım güçlü görünmeyi seçmiştim ben. Hiçbir şey yokmuş gibi, olmamış gibi. Böylesi bir ihanete uğramış insan olarak çok bile yaşadım ben. Gözyaşlarımın dans ettiği şu satırları yazarken gücümün tükendiğini hissedebiliyorum.
Bu sana yazdığım kaçıncı mektup bilmiyorum, epey bir olmuştur. Bundan önce sana yazdığım mektubum aslında sondu. Çünkü oğlumu kucağıma aldıktan sonra seni tamamiyle çıkaracaktım aklımdan. Bir daha yazmayacaktım. Zamanı geldiğinde de ona o mektupları okutacaktım. Biliyorum seni ona bu şekilde anlatmak senin açından pek hoş karşılanmayacak ama en doğru tercihi yapmıştım. Nasıl bir babası olduğunu bilmeliydi. Ben ona tıpkı sizin bana yaptığınız gibi yalan bir yaşatamazdım. Buna hakkım yoktu. Evet oğlumu kucağıma aldığım andan itibaren sana yazmayı bıraktım, ta ki şu ana dek. Sana yazdığım diğer mektupları beni azıcık bile olsa tanımışsan nerede olduğunu bulabilirsin. Bana yaşattıklarını bir an önce yaşaman dileğiyle. Bu sana son mektubum.
Merhaba diye başladım. Çünkü bana yaşattıklarınıza rağmen hala size 'benden size zarar gelmez' diyorum. Üzgünüm. Hayatın bu acı dolu oyununa yorgun bedenim gün geçtikçe teslim oluyor. Vakit doldu. Gidiyorum, nereye olduğu önemsiz. Sadece uzun bir yolculuk ama yolun sonu aydınlık. Eski huzuruma, neşeme kavuşacağım. Her şeye rağmen yine de
Merhaba...
Esra SEVEN
*** Evet, arkadaşlar Merhaba. :) Gerçekten benden size zarar gelmez. :)) Yazmayı bırakalı 1 yıl kadar oldu, belki daha fazla. Eskisi gibi yazamıyorum, betimlemelerim çok çok çooook az. Bu yüzden beni mazur görünüz. Önceden yayımladığım bir hikayem vardı, evet. Lakin okul ve sınavlar yüzünden bırakmak zorunda kaldım. Aslında şu anda bile yazmamam gerek. Çünkü YGS öğrencisiyim. Ama bu benim grubumun hikayesi, elbet bir hikayem olmalı. Şuan okuyucu sayımız az olsa da bu sayının artacağı günleri görebiliyorum. Okuyan herkese teşekkürler.
Bu arada bu gerçek bir hikayedir, tabi çocuk kısmı ve en yakın arkadaş, yetimhane vs onlar benim kendi düzenlemem.
Sağlıcakla kalın. :]
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Bölümlük Hikayeler
General Fiction'Yazarlar Kulübü' adı altında ki ALTI kişilik WhatsApp gurubunda birbirlerinde kilometrelerce uzakta olan kızçelerin yazdığı denemeleri ve kısa hikayeleri bulundurur. *Beraber güldüğünü değilde, beraber ağladığını unutmuyor insan.*