Genç çocuk, bedenine tokat gibi vuran soğuğa karşı, paltosuna daha sıkı sarıldı. Gecenin sessiz gürültüsü ile karanlık dar sokağa giriş yaptı. Vücudunda kol gezinen tedirginlikle adımlarını büyük ve hızlı atmaya özen gösterdi.
Sokağın yarısına gelmis olduğunda, boş fabrikanın önünde içen kadınları fark etti. İcinde ki tedirginlikle, kafasını dikleştirerek hızla adımlarla önlerinden geçmeye çabaladı. Laf atmamaları ve takip etmemeleri için duaları çoktan sıralamaya başlamıştı. Önlerinden geçerken kendisine baktıklarının farkındaydı. İkinci adımına kalmadan, kadınlar hareketlenmeye başladı.
''Kızlar, şu delikanlıya bakın! Maşallah dalyan gibi çocuk!"
Duyduğu sözler adımlarının büyümesine sebep oldu. Arkasına bakma gereksinimi duymadan, hızını kesmeyip yoluna devam etti. Adım sesleri, gülüşmeler ve kötü laflar boş sokakta yankılanıyormuş gibi hissediyordu. Konuşur konuşur susarlar, sarhoşlar yakında dururlar gibi telkinler versede kendine, içinde bir taraf bunların sadece umuttan ibaret olduğunu biliyordu.
Gerginlikle ellerini saçlarından geçirip sakallarını kaşıdı. Seslerin yakınlaşması üzerine kafasını arkaya çevirdi. Aralarında santimler bulunan kadınla göz göze geldiğinde bütün vücudu elektirik akımından geçiyormuşcasına titredi. Gözleri dudaklarına kaydığında kadının pis gülümsemesi ile midesinin ağzına gelmesi eş zamanlı oldu. Aniden kolundan tutulup geri savrulduğunda , bedenini zar zor ayakta tutmayı başardı. Dengesini tam sağlayamadan, aldığı ikinci darbe ile yere düştü.Kafasını sertçe çarptı. Tok ses boş sokakta kaybolurken ,kadınların gülüşmeleri yerini dolduruyordu.
Nefesi hızlanmış , gözyaşları gözünde ki yerlerini almışlardı -bu kadınların karşısında ağlamacak kadar gururlu olduğundan kendini sıktı- bir elini yere koyup, destek alarak doğruldu. Kalkmak üzereyken ayaklarına vurulan tekme ile tekrar yere düştü.
"Lütfen, bırakın gideyim.Abla ,yapma! Kimseye bir şey söylemem, yeter ki bırakın."
Hızla üstüne yatan kadınlar yüzünden kıpırdayamayan genç adam, vücudunun her yerinde hissettiği eller ile yalvarışlarını sıralamaya başladı. Kalbi öylesine hızlı atıyordu ki, sol göğüsünde acısını hissediyordu. Titremesini durduramıyordu. Kaçamaz ise olacakları aklında kurgulayıp balon gibi şişiriyor; arkasından patlayıp, her bir hücresine zehir gibi girmesine izin veriyordu. Bacaklarından yukarı doğru çıkan eli fark ettiğinde, bağırışlarını arttırdı. Fark etmeden bıraktığı gözyaşları yüzünde yerlerini almıştı. Ne savurduğu tekmeler ne de boğazını parçalarcasına attığı çığlıklar bir işe yarıyordu. İki kadın kollarından tuttuğunda ne yaptıklarını anlayamadı bir an. Bacaklarına vuran soğuk ile kendine geldi. Tekmelerini hızlıca sağa sola savururken, bacaklarını kurtarmayı başardı. İki kadını tekmesiyle yere ittikten sonra kollarını tutan kadınlardan da benzer şekilde kurtuldu. Arkasını dönüp koşmaya başladığında, içine dolan mutluluğa engel olamıyordu. Boynunda hissettiği derin acı ile yere yığıldı.
"Haha,tam isabet! Kaçabileceğini mi sandın gerçekten? Hadi ama! Sadece biraz eğlenecegiz."
"Nolur bırakın beni. İstediğiniz kadar para veririm. Ne istiyorsanız sizin olsun ama bana dokunmayın.Lütfen..."
Gururunu bir tarafa bırakmış, çocuk gibi ağlamaya başlamıştı.Hıçkırmaktan zar zor konuşuyordu. Boynuna aldığı darbe sonucu sersemlediğinden bir şey yapamıyordu.Birinin bağırışlarını duyup yardım edeceğini umdu. Göğüs kafesinde iki kişi baskı yaparak, hareketini engellediler. Elinde sopayla gelen dördüncü kadını gördüğünde bir an bayılacağını düşündü. Bacaklarını iki tarafa ayıran kadının kıskacından bir türlü kurtulamıyordu. Sopası olan kadın yaklaştıkça, bütün fonksiyonları duracak gibi oluyordu. Algılarını kapatıp, sadece hissedeceği acıya odaklandı.
Öyle ki hala bağırdığının, kadınların gülüşlerinin ve iğrenç sözlerinin farkında değildi. Aniden vücuda hissettiği keskin acıyla, kadınların dahi kulaklarını acıtacak bir çığlık attı.
"Şşt, sessiz ol yakışıklı. Ne nazlı çıktın! Alışacaksın."
Hissettiği acının, yaşadığı vahşetin ne kadar sürdüğünü bilmiyordu. Bütün duyguları birbirine karışmış, ne hissedeceğine karar veremiyordu. Acı, korku, utanç, adını koyamadığı onlarca duygu... Acaba ailesi onu kabul eder miydi? Kolunda ki sızı ile gözlerini koluna kaydırdığında bir kadının ,koluna camla kesikler attığını gördü. Tekrar gözlerini gökyüzünü kaplayan bulutlara çevirdi. Yüzünü okşayan el ile gözlerini kapattı. Bulunduğu yeri, durumu aklından silip; elin sahibinin annesi olduğunu düşündü. Bıçak gibi keskin soğuğa karşıt annesinin sıcak kucağında olduğunu hayal etti. "Erkek adam kucakta uyur mu?" diyip geri çevirdiği annesine ihtiyacı vardı şuan. Sahi, annesine, babasına nasıl derdi ? Utanırlar mıydı ondan?
Hissizlik vücuduna yayılıyordu. Soğuk bütün uzuvlarını dondururken, soğuktan kaynaklı bir titreme dalgası vücudunu esir aldı. Görüşü gittikçe bulanıklaşıyordu. Sesler kulağına boğuk şekilde dolduğunda ölüme adımlar attığının farkındaydı. Yüzüne damlalar düşerken, hafifçe gülümsedi. Yağmuru severdi. Tüm sesler yavaşca anlamını yitirdi. Son duası kimsenin kendisini bulamaması ve cesedinin burada çürümesi oldu.
Dilan Narin
Biraz olsun farkındalık yaratmak amacım. Belki duyguları tam geçiremedim, belki dolusuyla eksik var ama odaklandığım konusuydu. Ülkemizde tecavüz, taciz, kadın cinayetleri gibi olaylar gün geçtikçe artıyor. Bir kez olsun yaşananların tam tersi olduğunu düşündüm. Artık erkeklere "Annene- ablana yapılsa, napardın?" değilde; " senin başına gelse ne hissederdin." denmeli. Örnekleri az olsada erkeklerin de tecavüze, tacize mağruz kaldığı bir gerçek. Her şarta ve koşulda böylesine iğrenç bir seyin kabulü olamaz. Kendinizi yaşayanların yerine koyduğunuz da bile ağır geliyorken, yaşamak çok daha zor. Bu olayların azalması, hiç olmaması umuduyla...
Umarım hikayeleri okurken keyif alıyorsunuzdur.İyi günler
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Bölümlük Hikayeler
Tiểu Thuyết Chung'Yazarlar Kulübü' adı altında ki ALTI kişilik WhatsApp gurubunda birbirlerinde kilometrelerce uzakta olan kızçelerin yazdığı denemeleri ve kısa hikayeleri bulundurur. *Beraber güldüğünü değilde, beraber ağladığını unutmuyor insan.*