Multide Masal.*
Yatağımın sol kenarında bir şeyler zıplarken gözlerimi açmayı reddedip yastığıma daha sıkı sarıldım. Bugün üniversitemin ilk günü olduğunun farkındaydım ama biraz olsun heycanlandığım söylenemezdi. Muhtemelen şu an Hira benim yerime heycanlanıp yatağımda zıplıyordur. Ah şunun salak kuzeni Güneş neredeydi acaba?
''Ya Masal hadi kalk artık hiç mi merak etmiyorsun? Üniversiteye geçtin kızım.'' Diye sevinçle ellerini birbirine çırpınca gözlerimi açtım.
''Hira sabahın köründe yatağımda ne işin var? Kalk defol git şurdan?!'' Diyip bağırdıktan sonra tekrar yastığıma sarılarak gözlerimi kapattım. Biliyorum bir kez uyanınca bir daha uyuyamazdım ama gözlerimi dinlendirmek iyi olacaktı. Zaten dün gece kızlarla pijama partisi yapmıştık. Tabii bu fikri üniversiteye geçtiğim için ben ortaya atmıştım.
''Oha kızım! Sen daha giyinmedin mi? Ben makyajımı bile yaptım.'' Diyen Hazal'a özel olarak yatağımdan kalkıp gözlerimi devirdim. Gerçekten hak ediyordu.
''Hadi ama Masal. Seni bekleyemem biliyorsun yakışıklı erkekler konusunda hassasım. Yeni okulumda kendime bir tane kapmam lazım.'' Hazal'ın söylediklerini dinlememeye çalışarak uykulu bir şekilde odamdaki banyoya girdim. Sanırım odamda banyo olduğu için şanslı olmalıydım.
Hazal'ın üç ton makyaj yapıp abartmaması için hafif bir makyaj yaparak saçlarımı düzleştirdim. Bunları banyoda halledecektim ki Hazal'a kıyafetten başka iş kalmayacaktı. Yine zeka küpü gibiyim.
Makyaj çantamın fermuarını çektikten sonra banyodan çıktım. Hira büyük bir ihtimalle aşağı inmişti ama Hazal dolabımı karıştırarak bana ne giydireceğine karar vermeye çalışıyordu.
''Ya Hazal! Bırak dolabımı babamın gönderdiği paralarla alıyorum ben o elbiseleri.'' Diyerek Hazal'ı dolabımın başından çekip yatağa ittirdim. Dolabıma kimseyi dokundurtmazdım.
''İyi be! Sanki ben çok meraklıyım. Ben de annem para gönderince elbise alıyorum.'' Diyip saçlarını omzunun arkasından savurduktan sonra odamdan çıktı. İşime gelmişti açıkçası.
Açık olan dolabımdan beyaz kot pantolon ve kırmızı, uzun kollu, göbeğimi hafif belli eden, kalın kazağımı çıkartıp yatağın üzerine attım. Eğer ışık hızında giyinemezsem Hazal + Hira + Güneş'in azabına uğrayacaktım. Ah, bir de bizim başımızda durmak için gelen benden bir yaş büyük abim ve Hira'dan iki yaş büyük Emre abi vardı. Eğer onlar gelmeseydi biz ne güzel çocukluk arkadaşlarım Hira, Güneş ve Hazal'la ailemizden ayrı bir şehirde ev tutacaktık. Tabii anne-babalarımızın itirazı sonucunda bu isteğimizi abi denilen öküzlerle yerine getirebilmiştik. Bizi sıkmıyorlardı ama Emre abinin kıskançlıkları bu cümleyi olumsuzlaştırmaya yetiyordu. Yahu ailelerimizden zar zor izin alıp gelmişiz, ayrı eve çıkmışız sen nasıl bizden dizimizi kırıp evde oturmamızı beklersin? Zalımlık yapmayın.
İşim bitince odamdan çıkıp aşağı mutfağa indim. Abim, Emre abi, Hira, Güneş çoktan oturmuş kahvaltılarını yapıyorlardı.
''Günaydıın.'' Diyip abimle Emre abinin yanağından öperek kahvaltıya oturdum.
''Hazal yok mu?'' Diye devam ettiğimde Emre abi çatalını sertçe tabağına koydu. Fırlattı desek daha doğru olur.
''Gidip yakışıklı var mı diye bakacakmış. Sanki yakışıklı bulsa ben izin vereceğim.'' Kendi kendine söylenirken gözlerimi devirip kahvaltıma döndüm. Her zaman ki gibi kıskançlık hormonları tutmuştu. Zaten kıskanmaktan başka bir şey yapmıyordu. Aslında küçüklükten beri abim olmasa Emre abiyi bir güzel dövebilirdim. Üniversiteye geçmişiz hâlâ sevgilimiz yok. Yani benim bir tane vardı ama Emre abi öğrenince saniyesinde ilişkim bitmişti. Orası ayrı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unutursam Fısılda
HumorDolmuş gözlerim Barut'un üzerindeyken o da hiç iyi olmadığını belli ederek yanıma geldi. ''Neler oluyor Barut? Neden bana güvenmiyorsun?'' Sorum karşısında sessiz kalınca gözyaşlarımı serbest bıraktım. Saattlerdir susmuş, konuşmasını, 'sana güveniyo...