İLK OLARAK HİKAYEYİ TAMAMEN BEN YAZIYORUM. YORUMLARINIZI BELİRTMENİZ BENİ ÇOK MUTLU EDER. SİZLERİ SEVİYORUM.
*
Sevdiğiniz çocuğun bir kız arkadaşı olduğunu öğrenmek nasıl bir duygu? Ah, evet biliyorum öyle bir şey yaşamışım gibi bir izlenim doğdu. Ama hayır öyle bir şey yaşamadım. Yaşamak istediğim de söylenemez.
Okulun kitaplarına düşkün tipi olarak bilinirim. Aslında doğruyu söylemeliyim, okuldakiler tarafından bilindiğimi bile sanmıyorum.
*
"Pekala sen git ben sonra çıkarım!" diye annemi geçiştirdim. Annemi severim. Ama bilirsiniz benim gibi 'inek' olarak adlandırılabilecek bir kızın ailesi de kibar olan tiplerden oluyor.
Altıma kot şortumu, üstüme ise askılı siyah t-shirt'ümü son olarak da mor hırkamı giydim. Dudaklarıma hafif ve çilek aromalı bir parlatıcı sürdüm.
Elime çantamı alıp alt kata indim. Merdivenin son basamağında açlıktan olmalı ki bana eşlik eden karın guruldum istemsiz olarak mutfağa koşmama neden oldu.
Az önce elimde olan çantamı masanın üstüne atıp dolabı açtım. Reçel ve fıstık ezmesini çıkarıp dolabı ayağımla ittim. Haha! Ne klasik yöntem değil mi ama?
Ekmeklikten çıkardığım sandviç ekmeklerinin arasına az önce yemek için sabırsızlandığım fıstık ezmesi ve reçeli sürdüm. Sandviçimi yedikten sonra çantamı aldım.
Her günümün klasiği haline gelmiş Converse'lerimi de gelişi güzel bağlayıp dışarı çıkmamla yola koyulmam bir oldu.
-Okulda-
"Tanrım! Destiny yine ne oldu?" yüzü sabahtan beri asık olan -ki çoğu zaman böyle olur- Destiny'e kafamı sallayarak sorumu yönelttim. "Hiç bir şey olmadı Angela. S-sadece onu özlüyorum."
Ah, evet en yakın arkadaşım fakat onun erkek konularına kafasını bu kadar takması sinirimi bozuyor.
Ben bunları düşünürken Destiny beni kolumdan çekip çoktan yemekhane sırasına sokmuştu bile. "Ne acelen var Destiny?" diye bağırmıştım fakat düşünün bakalım? Doğru cevap! Beni takmadı.
"Şuraya bak Ange. (bana kısaca böyle der) Jack Jansen ve grubu geliyor." Hadi ama bu kimin umrunda? Bir kaç züppe çocuk ve onların başı.
Arkama dönüp baktım, sonsuz gibi görünen bu yemek sırasının ucuna eklenen Jack ve grubundan bir kaç kişi de arkamıza geçmişti. Bak sen şuna ne de güzel! Sıra zaten ayrı bir işkenceyken üstüne de bu eklendi.
!
Nihayet tepsimi elime aldığımda asabiliğinin sebebini bir türlü anlayamadığım yemekhane görevlisi yulaf ezmesini tabağıma koydu, ya da fırlattı mı demeliyim?
Destiny de sıradan çıktıktan sonra boş bir yer aramak için etrafıma bakındım. Yemekhanenin en sonundaki masa boştu. Tam o masaya ilerlerken sırtıma başka bir sıcaklığın değmesiyle elimdeki tepsiyi yere attım.
Bir yandan herkes bana gülerken arkamdaki kişinin kim olduğu merakıyla arkama döndüm. Bu o zengin çocuklardan biri olmalıydı.
Tam ağzıma gelen bütün hakaretleri saydıracakken bana çarpan çocuk dudaklarını araladı "Bir daha kendine dikkat et küçük hanım." sinirle köpürmeye başladığımda ben de dudaklarımı onu taklit ederek araladım "Ah, hadi ama! Senin önüne--" dememe kalmadan lafımı kesti "Bir dahakine hep önüne değil arkana bakmayı da dene!"
"Kes sesini" diye cıyaklamama rağmen yüzündeki alay edici gülümsemeyi silmiyordu "Bu arada dudak parlatıcını beğendim" deyip uzaklaştı. Arkadan sadece "Bravo dostum, haha, Bravo Justin" laflarını duyuyordum.
Ne sanıyordum ki bilerek yapmışlardı. Beni rezil etmek için. Dudak parlatıcımı beğenmiş-miş.
Rezil oldum.
Evet evet tam anlamıyla rezil oldum.
Bay Ukala!