Yeni bölüm;
Jack ile yemek yiyor olmama rağmen -ki heyecanden ölüyorum- Bieber'a olan öfkem hala geçmemiş durumda.
Oturduğum sandalyeden kalkıp bana meraklı gözlerle bakan Jack'e en samimi gülümsememi sergiledim ardından ağrlığımı sol ayağımın üstüne verip konuşmaya başladım "Jack her şey için teşekkürler. Fakat bu son teşekkürüm olmasın diye Destiny'nin yanına gitmem gerekli. Sonra görüşürüz."
Dudaklarını ıslatıp benimkine karşılık o da en samimi gülümsemesini gözler önüne serdi " Pekala, görüşürüz."
Tam arkamı dönmüşken Jack'in sesi kulaklarımda tekrar belirdi "Hey Ange!" arkamı dönüp sorgularcasına ona baktım ve devam etti "Akşam bir planın var mı?"
Ne? Nasıl? Teknik olarak bu bir çıkma teklif-- Ah, tanrım! Evet Ange! Bun bir çıkma eklifi.
"H-hayır hiçbir planım yok" diye kekeledim.
"Güzel, o zaman akşam seni evinden alırım" dedi, göz kırptı ve gitti.
Ben saçma salak sırıtırken yemekhaneden bir çift gözün beni incelediğini farketmemle kendimi toparlamam bir oldu. Ve tabiki o gözler Bieber'ındı.
Yemekten sonra eve gitmeye karar verdim çünkü içinde 1 sayı bile bulunmayan cebir problemlerini çözebilecek gücü kendimde bulmuyordum.
Yemekhaneden koşar adımlarla uzaklaştım.
Aklımda Justin vardı. Hey! Sakın o anlamda bir şey düşünülmesin. Sadece fazla garip bakıyordu. Nasıl anlatsam.. Sanki ben ona bir şey yapmışım ve o da bana "Senden intikamımı alacağım" dermiş gibi bakıyordu. Ve sanırım korkmuştum. Aslında tam anlamıyla bir korkmak değil bu sadece biraz ürktüm o kadar.
Benim yerimde kim olsa o bakışlardan etkilenirdi.
Ben düşüncelere dalmışken evin sokağını kaçırdığımı farkettim. Kendime lanetler okuyarak daha fazla yürürsem kafayı yiyeceğimi düşündüm. Ve şuan olabilecek en akıllıca fikir bir taksi çevirip eve gitmekti.
Yolda dururken önümden tam olarak dört tane taksi geçti.
Ah tanrım şanssız olduğumu biliyorum fakat bunu her seferinde yüzüme vurmana gerek yok ki.
Evet anlamışsınızdır ki önümden geçen dört taksinin dördü de doluydu. Biraz daha bekledikten sonra nihayet bir taksi durdu. Taksiye bindim evin adresini verdikten sonra kulaklıklarımı taktım.
Bir süre yola bakınıp müzik dinledikten sonra parayı şoföre uzattım. Fakat şoför tanıdıktı. Sanki daha önce bir yerde görmüşüm gibi..
Herneyse daha fazla kafa yormadan arabadan indim. Evin bahçesinin demir kapısını açtım. Hava hafif yağmurlu olduğundan çimenlerin altı hep çamurdu bu yüzden taşlı geçitin oraya gelene kadar parmak uçlarımda koşturdum. Sanırım şuan altına yapmış bebekler gibi görünüyorum.
Evin kapısından da girdikten sonra, odama çıktım. İlk önce günün yorgunluğunu üstümden atacak ılık bir duş alma kararı verdim. Duşa girdiğimde yorgunluktan olsagerek su beni çok rahatlatmıştı fakat bu rahatlama iyiye işaret değildi çünkü fazla uykumu getirmişti.
Kısa bir süre daha duşta durdum ve çıktım. Duştan çıktıktan hemen sonra saçlarımı kurutup saçma ve tamamen karmakarışık olarak adlandırabileceğim vazgeçilmezim olan ev topuzumu yaptım.
Tam yatağıma oturacakken telefonum çalmaya başladı. Oh, bir saniye heyecanlanmayın sadece alarmmış. Ne? Lanet olsun tamamen aklımdan çıkmış. Jack ile buluşacaktım.
Ve şuan sahip olduğum tek şey dağınık topuzum ve pijamalarım. Artık kıyafet seçsem iyi edeceğim. Yataktan kalkıp sürgülü dolabımın kapağını çektim.
Bir sürü kıyafetim var fakat ben o klasik semdromu yaşıyorum Evet evet tam anlamıyla öyle. "Giyecek hiç bir şeyim yok" kelimeleri ve ardından gelen lanetler.
Tam gözlerimi devirmiş ve kıyafet bulma umudumu kesmişken siyah mini elbisem gözüme çarptı. Bunu özel bir gün için saklıyordum ve evet bu yeterince özel bir gün.
Siyah mini elbisemle kırmızı platform topuklularımın harika bir uyum sağlayacağı düşüncesine vardığımda, elbise ve ayakkabıları çıkarıp yatağın üzerine koydum.
Koşar adımlarla aynaya geçip düzleştiricimi buldum. Fakat saçımı düzleştirmeyeceğim, maşanın saçlarımı küçük küçük bukleler yapmasını sevmediğimden saçımın bir tutamını düzleştiriciye sarıp hafif su dalgaları yapacağım.
Düzleştiriciyi fişe takıp ısınmasını beklerken üstümü giyindim.
Düzleştirici ısındığında uzun uğraşlar sonucu istediğim su dalgaları da saçlarımın rengine uyum sağlamayı başarmıştı bile.
Hafif bir fondöten, sade bir parlatıcı ve rimel sürdükten sonra parfümümü sıktım.
Sanırım artık hazırım. Ayakkabılarımı yanıma alıp anneme haber verdikten sonra kapıya çıktım. Ayakkabıları giydim ve telefonuma gelen mesaja baktım, sanırım Jack'tendi çünkü numara kayıtlı değildi ve ben Jack'in de numarasını kaydetmemiştim.
Gelen mesaj aynen şöyleydi "Kapıya çık." Hey dostum! Daha kibar olabilirdin.
Kalbim adeta yerinden çıkmak üzereydi. Bahçenin hemen önündeki demir kapıyı açıp dışarı çıktım.
Dışarıda bekleyen siyah arabanın kapısını açtım. Gözlerimi tam 4 yıldır hayalini kurduğum mavi gözlerle buluşturacakken.. Ne?