İYİ OKUMALAR!
Yeni bölüm;
"N-neyi yapamazdın?" diye kekeledim. Onun kollarında olmak istemsiz bir heyecana yenik düşmeme sebep oluyordu.
Ellerini yavaşça belimde gezdirmeye başladı. Her seferinde irkiliyordum.
Ellerimi boynuna attım ve onu kendime yaklaştırdım. Birden ellerini belimden çekti ve o klasik "kötü çocuk" kahkahasını atmaya başladı.
Ne olduğunu yine anlamamıştım. "Neler oluyor Justin?" deyiverdim.
"Hey bebeğim! Gözlerime baksana. Sana gerçekten ilgi duyabileceğimi mi sandın?" her kelimesinin ardından bir kahkaha patlatıyordu.
Gözlerim dolmuştu. Tamamiyle hayal kırıklığına uğramıştım. Sadece dolu gözlerimle ona baktım.
Konuşmaya başladı "Bi-bir dakika sen aramızda duygusal bi bağ olabileceğini mi düşündün yoksa? Bu daha da komik!" kahkahalarını yine eksik etmemişti.
O sırada içeri Elena girdi. Bizi bu kadar yakın bi şekilde görünce doğal olarak yanlış anladı. Justin'e bir tane tokat attı. Ve şey..
-----------------------------------------
Gözlerimi hafifçe açtığımda Justin'in yatağında yatıyordum.
Kulağıma gelen sesler tanıdıktı. Justin ve Elena kavga ediyor olmalıydı. Yatakta hafif doğruldum. Justin kafasını bana çevirdi ve konuşmaya başladı "Nihayet uyandın sürtükler kraliçesi."
Söyledikleri beni ikinci bir şoka uğratmıştı. "B-ben mi sürtüğüm? Sen--" lafımı kesip konuşmaya başladı "Evet sana burda ilk ve son günün olduğunu söylemeye geldim ve sen bana yakınlaşmaya çalıştın."
"Bu kadar yalancı ve adi olabileceğini düşünmezdim."
Sadece bana nefret dolu bir bakış attı. Fakat aklımı kurcalayan başka bir konu var? Ben neden burada baygın bir şekilde yatıyordum?
"Hey ben uyuduğumu hatırlamıyorum. Neden yataktayım?"
Justin gözlerini devirdi ve yanıtladı "Çünkü o anki sinirle Elena seni itti ve yere düşüp kafanı çarptın."
Başımdaki ağrı bu yüzdendi demek. Ağlamaya başladım. Ağlarken konuşmaya çalışıyordum "Sen bana yakınlaştın ve şimdi yalan söylüyorsun. Bunu nasıl yaparsın, bir insan nasıl bu kadar adi olabilir?"
Söylediklerime karşılık olarak sessiz kalıyordu. O sırada Elena odadan çıktı.
Söylediğim birkaç kötü sözden sonra Justin Elena'nın odadan çıkıp çıkmadığını kontrol etti ve dayanamayıp fısıldayarak cevap verdi "Bak anlamıyorsun tamam mı? Elena tehlikeli bir kız. Babam ve onun babası ezeli düşman. Ve Elena'nın babasının sıradaki hedefi olmamak için Elena'ya yaklaşmam gerekti."
Evet belki yumuşamıştım ama cevapsız kalmayı seçmiştim. Kafamı onun olmadığı yöne çevirip tek bir gözyaşının gözümden yanaklarıma teslim olmasına izin verdim.
Daha sonra kapıya yöneldim. Kapıya doğru gittiğimi görünce Justin kolumu tutmak için uzandı. Kolumu geri çektim. Sinirle inledim "Sakın bana dokunma. Dokunma bana!"
Kapının kolunu aşağı indirdim. Tahta merdivenlerden aşağı inerken Justin'in ayak sesleri benim kibar olma çabam yüzünden yavaşlattığım adımlarımın sesini bastırıyordu.
Son basamağı da indikten sonra dış kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Hava yağmurluydu. Yüzümü ıslatan gözyaşlarıma yağmur damlaları da eklenmişti.
Aşağı doğru koşuyordum. Nereye gittiğimi, ne yaptığımı bilmiyordum.
Hayatım keşkelerle dolu benim. Her cümlemde keşkeler saklı. Saklı keşkelerimin beslediği umut ışığında aydınlanmaya çalışırken her şeyi berbat eden biri çıktı karşıma.
Koşmaya devam ederken yorulmuş olduğumdan olsa gerek koşmayı durdurdum. Justin'le aramızda yaklaşık üç metre vardı.
Ağlamaya devam ediyordum. Ve bağırıyordum "Senden nefret ediyorum! Git buradan."
Hayat hiç bir zaman bana gülenyüzünü göstermedi. Kaybettiğim şeylerin yerine gelen bir şeyi kazandığımı düşünürken bile düşüyordum ben.
Daha da aşağı..
Hayat gülümsemişti belki bana. Ama ben sırt çeviriyordum. Bunları düşünmüş yağmurda ıslanırken, Justin'in kadifemsi sesi kulaklarımı doldurdu;
"Angela gitme, lütfen."