1

6 3 1
                                    

Bazen en güzel hikayeler gerçekleri kurgulayarak ortaya çıkar. Bu da benim hayali gerçeklerimin hikâyesidir.
Her sabah uyandığımda olduğu gibi bunun son uyanışım olsun istedim. Yaşamam için bir sebep yoktu. Başımda ne bir bela vardı ne de kaçtığım birşey ya da yaşanmış kötü anılarım vardı. Ama inanın bana kimsenin istediği bir hayatı yaşamıyordum. Açıkçası başıma bela alacak ya da kötü anılar yaşayacak kadar özgür biri değilim. Herkes ailesinin yanında özgürdür. Ben hariç. Her zaman ebeveynlik adı altında etrafıma kurallardan ördükleri duvarlar arasında yaşadım. Şimdide her genç kızın hayali olan kefen renginde bir gelinlik giyeceğim. Benim için beyaz bir renkten fazlası. Masumluk değilde ölümün rengi bundan sonra. Beyaz atlı prensle değilde tanımadığım bir adamla evleneceğim. Üstelik bunu isteyen ailem. Her genç kız evlenip özgür olur, eğlenir, gezer. Hatta çocuk sahibi olur. Benim için bu kavramların hepsi çok farklı. Özgür olmayacağım sadece başka birinin kölesi olacağım.
Düğün gününe kadar görmediğim adam şuan kapının arkasında. Yarım saat sonra evli olacağım. Kapıyı açmadan önce aynada kendime bir baktım. Çok güzel olmasam da gelinlikle birlikte gerçekten güzel olmuştum. Ama gözlerimden yaş gelmesede ağladığım belliydi. Daha fazla oylanmadan kapıyı açtım. Karşımda gördüğüm adamla aramızda en fazla 4 yaş vardı. Yüzüne çok bakamadım. Gözlerim dolmuş bir halde sessizce ağlamamak için kendimi tuttum. Elini çeneme koydu ve suratımı yukarı kaldırdı. Yine de onun suratına bakmadım.
-Böyle yapma buna seni ben zorlamadım. Ağlamana gerek yok belki hayal ettiğin kişi değilim ama kötü biri değilim emin ol.
Böyle demesiyle fark ettim ki biraz da olsa haklıydı. Hatta baya haklıydı. Onun benden farklı bir yanı yoktu şuan. İkimizde birbirimizi tanımadan evlendirilmek için oraya getirilmiştik. Kafamı kaldırdım suratına baktım. Artık göz göze gelmiştik. Kendime engel olamadan gözümden yaşlar akmaya başladı. Elini çenemden çekip gözümdeki yaşları sildi. Belkide dediği gibi iyi bir insandı.
-Ağlama artık. Birazdan içeri giricez.
O sırada annem geldi. Sanki bana iyilik yapıyormuşçasına sarıldı bana. Karşılık vermek istedim fakat yapamazdım. Beni sürükledikleri evlilik çocuk oyuncağı değil.
- Kızım çok güzel olmuşsun. E damadımızda yakışıklı çok uyumlu bir çift oldunuz siz. Neyse misafirler bekliyor artık içeri gelseniz iyi olur.
Hazır olup olmadığım konusunda endişeliydim. Gerçi gelin olmaya da hazır değildim ama buradaydım artık çok geçti herşey için. Gitmeden önce biraz hava almak istediğimi fark ettim.
- Şey ben bir tuvalete gidebilir miyim? Hemen gelirim.
- Tamam ama acele et anneni duydun. Bende o sırada odadayım. Oraya gelirsin.
Kafamla onaylayıp dışarı çıktım. Derin bir nefes aldım. Yan tarafta birinin olduğunu fark ettim. Kim olduğunu anlamak için kafamı eğdim. Elinde sigarası ile bana döndü. Ve yaklaştı.
- Vay gelinimiz de buradaymış. Ama sanki biraz ağlamış gibisin. Adın neydi senin?
- Oya. Siz kimsiniz?
- Ben Erkanın rakip firmasının sahibi Orkun. Aramızda öyle düşmanlık yoktur ama.
- Erkan?
- Kocan olacak Erkan. Kaç tane Erkan tanıyorsun?
- Aslında hiç şuan tanıdım.
- Nasıl yani siz tanışmadan mı evleniyorsunuz?
- E-evet.
Gözümden tekrar yaş akmaya başladı.
İçeri doğru giderken elimi tuttu.
- Buradan kaçmana istediğin zaman yardım edebilirim. Bence kaçmalısın. Güven bana.
Herkes güven diyordu. Kime güvenmem gerekti artık bilmiyordum? Cevap veremeden adını henüz yeni öğrendiğim Erkan geldi.
- Oya burada ne işin var hadi gidiyoruz.
Kolumu tuttu ve içeriye doğru çekti.
Artık misafirlerin yanına ulaşmamıza son adımlarımız kaldığında gozlerime baktı.
- Bir daha o adamla konuşmanı istemiyorum. Sakın ona güveniyim deme.
Daha evlenmeden karışmaya başladıysa var halime. Neden bilmiyorum ama Orkuna güvenmem gerektiğini düşündüm. Ama buradan kaçmak da kolay değildi. Öyle hadi deyince olacak şey değildi. Kaçmalıydım. Yoksa herşey berbat bir durumda olacaktı. Belkide kaçarsam daha kötü olurdum. En iyisi kaderin yazdığı senaryoyu oynamaktı.
İçeri girdiğimizde alkış sesleri ve canlı müzik eşliğinde dans ettik. Daha doğrusu etmeye çalıştım. Erkan bu konuda yetenekliydi. Benim ailem çok fazla kalabalık değildi ama onun tarafından olduğunu düşündüğüm tanımadığım insan grubu baya kalabalıktı. O kalabalığın içinden bir çift göz bana bakıyordu. Orkunla göz göze geldiğimde buradan bir an önce kaçmak istedim. Hem Orkundan hem Erkandan hemde hayatımdan. Bana gözleriyle ve mimikleriyle kaçmam için cesaret vermeye çalıştı. Ama güvenmediğim birinden güvenmediğim birine kaçmak arasında bir fark yoktu. Bu hayatta güvendiğim kimse olmadı zaten.
Dans bittiğinde nikah masasına oturduk. İkimizin de şahitlerinin gelmesi gerekti fakat benim şahidim yoktu. Düğün şarkıcısı anons etti.
- Evet gelin hanımın şahidi bir aksilik yaşamış yerine birini alabilir miyiz? Siz mi buyrun beyefendi.
Gelen kişi umrumda değildi beni bu kadere sürükleyecekti.
Erkanın nikah memuruyla olan tartışmasından hiçbirşey anlamamıştım.
- Bakın beyefendi bu sizin değil gelin hanımın kararıyla olur. Eğer istemiyorsa Orkun bey şahit olmaz.
Orkun benim şahidim mi olmuştu? Hani evlenmeme karşıydı? Hani benim kaçmama yardım ederdi? Hepsi yalan mıydı? Belki de Erkan haklıydı o adama güven olmaz. Orkundan doğru baktım. Gayet mutlu gözüküyordu. Bana göz kırparak sakin ol halledeceğim tarzında birşeyler fısıldadı.
- Oya hanım Orkun beyin şahitlik yapmasını kabul ediyor musunuz?
Nikah memurunun sorusuyla ikilemde kaldım. Bir şans vermeye değerdi. Beni kimse kurtaramazdı artık.
- Evet bir sakınca yok.
Erkan bana sert bir şekilde baktı. Ama bu benim kararımdı. Bu hayatta hiçbir şeyimi seçme olasılığım olmamıştı bari bunu seçmeme laf etmesinler.
Ve malum soru soruldu. Zaten cevabım belliydi.
- Evet.
Salondan ıslık eşliğinde alkış sesleri yükseldi. Sıra şahitlere geldiğinde heyecanlandım. Bilmiş tavırlı Orkun umarım gerçekten beni kurtarır diye bekledim.
-Sizler de şahitlik ediyor musunuz?
Erkanın dayısıydı şahidi. Ve sanki kendi evleniyormuş gibi heyecanla cevap verdi.
-Evet.
Sıra Orkuna geldiğinde gözlerimiz birbirine kenetlenmiş bir şekilde onun cevabını bekledim. Belki herşey düzelirdi. Kaçmaya hazır bir şekilde bekledim.
-Evet.
Cevabı karşısında gözlerim doldu. Benimle resmen oynamıştı. Gözlerimi onunkilerden bir daha görmemek üzere çektim.
-Bende sizi karı koca ilan ediyorum.
Nikah memurunun elime verdiği evlilik cüzdanına düşen göz yaşlarıma baktım.
Tebrik etmek için yanımıza gelenlerle ilgilendikten sonra oyun havası çalmaya başladı. Ben masada oturmayı tercih ettim. Uzun süredir ortada gözükmeyen Orkuna olan sinirim hiçbir zaman geçmeyecekti.
Elektrik kesilmesiyle birlikte herkes telaş içinde koşturmaya başladı. Karanlıktan korktuğum için aydınlık bir yer bulmaya çalıştım. O sırada bir el beni tuttu ve ağzımı sıkıca kapattı. Bağırmama engel oldu. Kucağına aldı ve dışarı çıkardı. Arabaya bindiğimizde gözlerimi açtım.
- Sana bana güven demiştim. Merak etme seni buradan kaçırmayacağım sadece güvende olmanı sağlayacağım.
- Ben evlendim. Artık yardımın gerekmez. Zaten yeterince sana güvendim. Güvenim boşa çıktı. Ben alıştım artık. Kendim karar vermiyorum. Bu hayat benim değil. Başkalarının seçimlerini yaşıyorum sadece.
Kapıyı açmaya çalıştım ama kilitliydi. Arabayı hızla uzaklaştırdı.
- Beni nereye götürüyorsun.
- En yakın otele.
- Bana bak sakın bana elini bile sürmeye kalkma.
- Sakin ol yardım etmeye çalışıyorum. Amacım başka şeyler değil. Sen bana güveniyor musun onu söyle?
- Bir kere güvendim ve pişman oldum aynı hatayı iki kez yapmam. Lütfen beni indir.
Arabayı durdurdu. Hızla inip kapıyı açtı ve bana doğru yaklaştı.
- Bak bu arabadan inersen seni bekleyen şeyler belli. Ama istersen sana engel olmam. Buyur inerbilirsin.
Dedi ve kapının önünden çekilip kaldırımın kenarına oturdu. Cebinden çıkardığı sigarasını yaktı.
Arabadan indim. Öylece ayakta bekledim. Belkide haklıydı. Evet evlenmiştim ama yine de kaçabilirdim. Kaçmak istiyordum ama geç kalmışım gibi hissediyordum.
- Bu saatten sonra beni kimse kurtaramaz.
Ona doğru döndüm ve yanına oturdum.
- Zaten kaçtım bir kere. Geri dönersem asıl facia başlar benim için. Senin için değil kendim için geliyorum senle.
- Kendim için değil senin için götürüyorum seni.
Göz göze bakışırken üşüdüğümü fark ettim ellerimle kollarımı sardım. Fark ettiğini ceketini çıkarmasından anladım.
- Üşüdün mü?
- Yani biraz.
- Bende üşüdüm.
Demesiyle ceketi tekrar giydi. Böyle bir odunluk ilk kez görmüştüm. Suratımın aldığı hale bakarak gülmeye başladı.
- Sende hiç şakadan anlamıyorsun.
Ceketi çıkarıp omzuma koydu.
- Teşekkür ederim ama bana neden yardım ediyorsun? Beni tanımıyorsun bile.
- Sadece olması gerekeni yapıyorum. Artık gidelim mi?
Ayağa kalktım ve arabaya bindim. Hala ne kadar güvenmem gerektiğini bilmiyordum. Denemeye değerdi herhalde.
Araba fazla sessizdi. Bu sessizlik beni daha çok yoruyordu. Ve de üzerimde ki kıyafet de rahatsız ediciydi.
- Bir şey isteyebilir miyim?
- Yani yapabileceğim bir şeyse neden olmasın.
- Ya üzerimde ki kıyafetleri değiştirse olur mu?
- Yani şuan burada giyebileceğin tek şey benim takım elbisem ama açıkçası ben gelinlik giymek istemem. Mağazadan alabiliriz ama. Tabi açık bir yer varsa.
Şaka yaparken sinir oluyordu. Gereksiz şakalar yapıp durdu yol boyu. Nihayet bir mağaza bulduk.
- Sen bekle ben hemen geliyorum. Bir iki kıyafet alırım hemen.
O yokken arabada beklemeye başladım. Telefonum ve evlilik cüzdanım dışında hiçbir şeyim yoktu. Para desen iş sahibi bile değildim. Düşüncelerimi kenara bırakıp radyoyu açtım. Çalan şarkı 'ben yoruldum hayat' dı. Şuan gerçekten tam olarak beni anlatıyordu. Daha fazla dayanamadım ve kapadım. O sırada elinde 3 poşet dolusu kıyafet ile birlikte Orkun geldi.
- Bir iki kıyafet demiştin.
- Yani öyle zaten merak etme. İki poşet sana bir tanesi bana ait.
Şok içinde bana ait olan iki poşeti aldım. Evdeki kıyafetlerim bu kadar fazla değildi galiba. Benim için bu kadar iyilik yapan birinin amacı neydi? Önce iyi biri gibi gözükmeye çalışıyor olabilirdi. Tamam bana iyilik yapmıştı ama yine de dikkatli olmam gerekti.
Nihayet otele geldiğimizde bir an once arabadan inmek istedim. Hemen indim ve derin bir nefes aldım.
- Şimdi hazır ol bizi evli zannedebilirler. Çaktırmadan devam et ben ayrı ayrı iki oda alacağım.
Resepsiyondaki görevli güler yüzle karşıladı bizi.
- Balayı için özel odalarımız mevcut.
- Biz iki ayrı oda alabilir miyiz?
- Nasıl yani evli değil misiniz?
- Evliyiz. Öteki oda bir arkadaşımın olacak. Önceden ayırtmamı istedi.
- Efendim şuan iki kişilik odamız boş. Onun dışında odamız yok maalesef. Yarını beklerseniz olabilir.
Nasıl yani bir tek iki kişilik oda boştu ve mecbur beraber mi kalkacaktık. Orkun evinde kalabilirdi. Neden otelde kalmak istiyordu?
- İki kişilik odayı hazırlatiyim mi?
Orkun'un cevabını merakla bekliyordum. Dejavu gibi olmuştu. Bir evet daha duymak istemiyordum.

********
Merhaba arkadaşlar bu hikayeyi burada tanıştığım bir arkadaşımın isteği ile yazdım. Kendisine burdan öpücüklerimi yolluyorum :** onun ismine ithaf edicektim fakat kendini belli etmek istemedi. Umarım hoşunuza gitmiştir. Yorumlarınıxı bekliyorum :**

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 16, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Benim Olamayan #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin