"Sana ehliyetini veren görevliyi bulacağım ve onu doğduğuna pişman edeceğim!"İlk kez bana edilen bir hakarete sevinmiştim. Hatta ağzımdan küçük bir gülüş de çıkmıştı, çünkü bu sözler Rose'dan gelmişti. Ona sarılmayı bırakıp donuk yüzüne baktım.
"Tanrı'ya şükür yaşıyorsun!"
Korkudan rengi atan Rose'un yüzünde bir yumuşama gördüm. "Ne yazık ki sen de öyle."
Kucağımdan kalkıp arabadan zar zor çıkan Rose, öne doğru savrulan Naomi ile dışarıdaydı şimdi. İkisi de şoktan ne yapacaklarını bilemez halde çarptığımız ağacın dibine oturmuşlardı. Emniyet kemerimi çözüp ben de yanlarına gittim. İlk kez şu aptal kemer bir işe yaramıştı.
"Bizi öldürtüyordun!" dedim olayın farkına vararak.
Rose başını eğmişti ama Naomi pişmanlıkla bana bakıyordu. "Arkada rahat duramadın değil mi Rose?" dedi bezgin bir şekilde. Sonra bana da, "Senin de kıza söylediklerin çok iç açıcı şeylerdi zaten." dedi.
"İkimiz de belki haksızız ama arabayı bu lanet olası ağaca çarpmamı şağlayan o salaktı!"
Arabanın mahvolmuş önü ve çıkan dumanlar beni daha da çok öfelendiriyordu. İçimden polisi aramak ve bu salak kızılın başına iş çıkartmak bile geldi. Ama yanımda ehliyetim olmadığı için benim başım belaya girebilirdi.
"Gerçekten iyi iş çıkardın Adela. Aferim sana." dedim içimde tutamayarak. "Birimiz yaralansaydı sırf senin olduğun şeyi kendine yedirememenden olurdu."
Herkeste bir sessizlik oluştuğunda ben kendimi sakinleştirmek ve birine zarar vermememek için küfür etmeye devam ediyordum.
En sonunda iç çekerek, "Araba mahvoldu, babam da beni mahvedecek gibi görünüyor." dedim."Ben çekici çağırayım."
"Ben de Albus'u haberdar edeyim." dedi Rose ayağa kalkarken. "Gerekirse buraya gelsinler."
"Albus'u ara ve yapman gereken yapıp buradan def ol." dedim içimde biriken sinirle. "Seni daha fazla görmek istemiyorum."
Rose bana aynı donuk bakışlarla baktı, bir yandan da pişman gibiydi. Onun o suçlayıcı bakışlarını görmemek için arabanın içler acısı haline döndüm.
"O ufak kazada bana bir şey olsaydı, o kadar üzüleceğini sanmıyorum."Bu kadar dramatik olmasına gerek yoktu. Arkamı dönüp onunla "Ergen." diye dalga geçecektim ki Rose'un orada olmadığını fark ettim.
O sırada Naomi ağacın altında oturuyordu ve telefonla konuşuyordu.Etrafta ondan bir iz göremiyordum, gecenin karanlığında kaybolmuştu.
•