•dix| dernier

578 43 48
                                    


Kapımı kimseye açmadığım bir gün daha. Yatağıma girip bilgisayardan bir dizi daha izleyebileceğimi düşündüm. Bu hafta bitirdiğim kaçıncı dizi olacaktı? Yedi mi?

"James tatlım açmayacak mısın kapını?"

Annemi kim bilir bu kaçıncı reddedişimdi. "Gördüğün gibi anne, kapı kilitli... Yani hayır."

"Lily biraz sonra sana akşam yemeğini getirecek, bari onu al Sirius."

Sonrasında sesi kesildi.
Yemek getiren Lily'den başka da kimse uğramadı.
Dizinin ortalarına geldiğimde de kendi kendime konuşmaya başladım. "Ah çocuğun kurt adama dönüşmeden önce ne güzel bir hayatı vardı."

Telefonum çalmaya başladığında, tam baş rolün öleceği yerdeydim. Nefesimi tutarak bölümü durdurdum ve kimin aradığına bakamadan telefonu açtım. "Alo?"

"James, yine evde olduğunu söyleme bana."

Arayan Fred'di, yine.

"Sana ne 'Ed. Ben odamda, dizilerimle birlikte mutluyum."

"Hayırlı bir şey yapıp kitap oku bari."

"Neden aradın?" dedim kısa kesmek için.

"Naomi bana kendini affettirmek için yazlık evlerinde bir parti verecek ve senin de burada olman gerekiyor. Şu lanet olası odandan çık, yeter artık!"

"Hiç içimden gelmiyor biliyor musun?"

"Neden James?" dedi Fred, o sırada arkadan Naomi'nin kahkahaları geliyordu. "Neden iki haftadan beri odandan çıkmak istemiyorsun?"

Cevap veremedim. "Ergen kızlar gibi depresyona girdin James, aferin sana."

"Depresyonda değilim ben."

"O zaman partiye gel. Bak dostum buraya acayip seksi kızların geleceğinden adım gibi eminim. Hem olmazsa Alice ile de aranızı yaparız-"

Başka kızlardan bahsedilmeye başlanınca hızlıca telefonu yüzüne kapattım. Sonra da telefonu sessize aldım.

Karanlık basmaya başlayan odamda gözlerim pencereye takıldı. O gittiğinden beri pencere açıktı. Bir kere bile rüzgar esmese bile, üşüyordum. Dizi maratonuma geri döndüm, keşke geri dönmeseydim. Ölen ölene, ilk sezondakilerden sadece üç kişi sağ kaldı ve ben şu an iyi değildim. Gözlerim kapanmaya başladığında bilgisayarı kapatıp yatağa gömüldüm.

Normalde beni kimse uyandıramaz, ama bu sefer hem cama atılan hem de içeri giren irili ufaklı taşlar sonunda gözlerimi açmak zorunda kaldım. Gözlüğümü takıp telefondan saate baktım. O sırada gelen on cevapsız aramayı ve mesajları gördüm. Bunların hepsi de, Rose'dan gelmişti.

adela; PUDDİN'

adela; Senİ özldm.

adela; hem d çoooojk.,

adela; Ama yazmk Çoğk zorf,

adela; özellilE srhoŞ vee koşarkennN

adela; o yüzdn özüR dilerm

adela; buNu güüzeLj yazmk zorundaym..

adela; seni seviyorum puddin

adela; pardon, sen ne kadar dizi izliyorsan ben de o kadar çok film izliyorum ve..

adela; bu sefer o kadar sarhoş değilim lütfen aşağı gel

Atılan taşların da kimden geldiğini anlamış bulunuyordum. İki haftadan beri ilk kez odamın kapısını açtım ve herkes uyurken -Albus bile- bahçeye gittim. Dediği gibi bahçedeydi ve biçilmemiş çimlerin üzerinde oturuyordu. Karanlığın daha da koyu bir ton aldığı arka bahçemizde bana bakıyordu. Ne yapacaktım? Özür dilesem?

Bu akşam dolunay vardı, izlediğim dizinin etkisinde kalarak etrafımı endişeyle kolaçan ettim. Sanki ayın bütün saf ışığı ona odaklanmıştı. Gözlerinin altında akmış siyah makyajın izleri duruyordu, çok ince ve özensiz giyinmişti. Lorcan onu böyle görse sevmeye devam eder miydi?

"Sarhoş musun?"

Güzel bir başlangıç değildi ama yanına oturduğumda gülümsediğini gördüm.

"Her zamanki gibi ağır sarhoş olduğumu sanmıyorum, çünkü ne kadar içtiğimi hatırlıyorum. Ve buraya yine beni Scor bıraktı."

Yüzüme odaklandığında onun büyük bir yalancı olduğunu fark ettim. Bana çirkin olduğunu söylemişti bir keresinde ama, o makyajı korkunç durumdayken bile güzeldi. Tamam o yalancıydı ama, ben niye bunu göremeyecek kadar kördüm?

"Önceki zamanları," dedim çimenlere odaklanıp. "Hatırlıyor muydun?"

"Evet ama, siliklerdi. Bu seferkini her detayına kadar hatırlamak istiyorum."

"Naomi'nin partisinden mi geliyorsun?"

"Evet. Oradakiler, seni özlediler. Scorpius hariç, o Albus'u özledi."

"Ah, tabii." dedim ufak bir gülüş eşliğinde. "Ama ben odamda mutluyum."

"James saçmalama!" dedi birden kaşlarını çatıp. "Seni unutması gereken benim, sen niye depresyon havalarında geziyorsun?"

"İşini kolaylaştırıyorum." dedim ilk kez koyu mavi gözlerine bakarak. "Eğer beni etrafta görmezsen, daha çabuk unutursun."

Rose bir süre gülümseyerek yüzüme baktı ve hiçbir şey söylemedi. Kahkaha atarak çimenlerin üzerine yattı. Ardından beni de yanına çekti. Hala bir şey söylememişti. "Senin açından doğrusunu yaptığımı düşünüyorum." dedim en sonunda.

Rose bir kahkaha daha attı. "Doğrular, doğrular, doğrular..." Aniden bana döndü. "Bana bir yalan söylesene."

"Seni seviyorum."

Gözlerine yansıyan ayın ışığı sönmüştü sanki.
"Güzel bir seçim." dedi sesi titrerken. Gözeri de dolmuştu.

Ona gülümsedim. "Aslında Adela, ben çok iyi bir yalancıyımdır."

Gözlerindeki ışığı geri getirebildiğim için büyük bir sevinç duydum. Yüzlerimiz birbirine dönüktü. Ben de aramızdaki azıcık mesafeyi kapatıp onu öpmenin iyi bir fikir olduğunu düşündüm.



son

faux | romesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin