Evde sinirle volta atarken Hugo'dan gelecek telefonu bekliyordum. Sağ elim sarılı ve hala kanlıydı. Lorcan'a sert bir yumruk atıp onu yere sermek havalıydı ama o yumruğun bir de acısı vardı.Hugo, Lorcan'ın evinden Rose'u almaya gitmişti. Onu anne ve babasına sapa sağlam bir şekilde gösterdikten sonra buraya getirecekti. Hava kararırken sonunda telefonum çaldı. Telefona bakamdan direk aşağı koşup kapıyı açtım. Hugo'ya yaslanarak ayakta durmaya çalışan, saçı başı dağınık Rose gözlerini zor açık tutuyordu.
Hugo bana tereddütle bakarken, "Sence biraz dinlenmesi gerekmiyor mu?" dedi.
"Ben onu sorguya çektikten sonra dinlenmek için çok zamanı olacak." dedim ve Hugo'dan Rose'u aldım. "Teşekkürler Hugo."
Hugo biraz endişelenerek evi terk ettiğinde Rose'u odama çıkardım. Evde annemle babam yoktu, bugün işlerinin uzun süreceğini söylemişlerdi.
Onu yatağa otutturdum, üzerinde Lorcan'ın olabilecek bol bir erkek tişörtü vardı. Rose hafif uyukluyordu, yüzüne bir bardak soğuk su atıp yüksek sesli bir müzik açtım.Rose ufak bir çığlık atıp gözlerini sonuna kadar açtığında karşısında sinirle soluyan beni gördü.
"James!" diye şaşkınlıkla bağırdı.
"Şu an seni öldürebilirim." dedim sakinliğimi korumaya çalışarak. "Ama yapmayacağım çünkü benim gibi harika bir insan hapisanelerde çürümemeli."
Rose suçlulukla başını eğdiğinde telefonumda sonuna kadar açık olan müziği kapattım.
"Lorcan'ın evinde üç gün boyunca ne halt yedin?""Aslında," dedi Rose suçlu bir çocuk edasıyla. "Sadece bir gün onun evinde kaldım, diğer günlerde dışarıda eğlendik. Evinde kaldığım günde de zaten biz, onunla şey.."
"Anladım, uzatma. Sana gerçekten inanamıyorum."
"Ne var, sanki suç işlemişim gibi konuşuyorsun?"
"Seni uyarmıştım!" diye ilk kez sesimi yükselttim. "Seni Lorcan konusunda, doğru kişi konusunda uyarmıştım ama sen dinlemedin."
"Benim için doğru kişi sensin James!" dedi, sesi titremişti. "Ve asla olmayacak bir şey için seni bekleyemem."
Ne diyeceğimi bilemediğim dakikalarda Rose'un bitkin yüzüne bakmamaya çalıştım. Pencereden giren soğuk rüzgar yüzüme çarpmasına rağmen nefes alamadığımı hissettim. Burada suçlu ben miydim?
Ben sessiz kalınca devam etti, "Artık seni sevmek istemiyorum. Gördüğün gibi, boşu boşuna debeleniyorum." dedi, gözlerimin içine bakması çok rahatsız ediciydi. "Lorcan beni seviyor ve ben de onu sevebileceğime inanıyorum. Lütfen artık bana ve Lorcan ile olan kararlarıma karışma. Seni unutmak istiyorum."
Pencere sonuna kadar açıldı, içeri güneş girmiyordu. Rose yatağımdan kalktı ve yavaş adımlarla, bana eziyet eder gibi odadan çıkıp gitti.
İçeriye, iliklerime kadar beni tireten bir rüzgar esti.
Rose gittiğinde, oda da vücudum da buz kesmişti.
•şimdi siz bu hikayeyi unutmuşsunuzdur,
ama ben yine yayınlayayım bölümü içinde kalmasın.hani bir yarı-romes shipper olarak tamamlanmış bir hikayem olsun yani.