Louis ile gazetedeki bütün iş ilanlarını değerlendirmek tam iki saatimizi almıştı. Kafedeki çalışanlar da bizden bıkmıştı, kötü kötü oturduğumuz masaya bakıyorlardı."Hiçbir işe uygun olmadığını kabul ederek yeteneksizlikte boyut atlamış bulunuyorsun James, aferin sana."
Derin bir iç çekerek arkama yaslandım. "Yorumuna ihtiyacım yok Lou, teşekkürler. Ne mal olduğumu biliyorum."
Louis bir kahve söylemek için yanımdan ayrıldığında kafamı masaya vurup bayılmak ve bir daha uyanmamak istedim. Para kazanmam gerekiyordu, arabanın hasarını ödemek için. Ailemden saklamak zor olmuştu diyordum ama asıl zor olan hasarı düzeltmekmiş. Halbuki bu işi benim yerime Rose'un yapması gerekiyordu. Ondan da ses çıkmıyordu.
Louis yanında iki kahveyle yanıma geldiğinde hayal kırıklığı yaşadım. "Ben espresso istememiştim, latte istemiştim!"
Louis öne doğru eğildi ve fısıldayarak, "Ben de latte istemiştim dostum ama garson kız bana öldürecekmiş gibi bakıp bunları verdi. Parasını ödedim ama içine zehir attıklarından eminim. Hemen buradan gitmeliyiz." dedi, sesi endişeliydi.
Tırsmadığımı söyleyemezdim. Gazeteleri alıp kafeden koşarak çıktık. Bizim eve gitmek için kestirmeyi kullanıp arka sokaklara girdik.
"Ne yapacaksın Jem? Bir işte çalışman gerek.""En kötü ihtimal," dedim pozitif düşünmeye çalışırken. "İngiltere'nin gördüğü en karizmatik hırsız olurum."
"Ciddi ol." dedi annesinden gelen bir Fransız aksanıyla. "Hasar ne kadar tutuyor?"
"Yaklaşık iki bin sterlin. Ama bir öpücük verirsem bin iki yüz yapabileceğini söyledi."
Louis önüne çıkan şişeye sıkıntıyla bir tekme savurdu. "Nasıl arabaya böyle bir şey yapmayı başardın?"
"Dikkatim dağıldı diyelim."
Bir deli yüzünden."Hugo'nun geçen yaz çalıştığı bir kitapçı vardı. Müdür sürekli uyuduğu için Hugo kasadan ekstra para alabiliyormuş. Müdür de yaklaşık seksen yaşında olduğu için hesabı doğru düzgün yapamıyormuş. Bence sen orada biraz çalışsan bin sterlinden daha fazla kazanırsın."
Bir anda bu kadar mutlu olamazdım herhalde.
"Harika! Keşke bunu iki saatimizi küf kokan bir gazeteyle harcamadan önce söyleseydin." Louis gülümseyerek omuz silktiğinde, "Hadi arasana Hugo'yu!" dedim.
Eve olan son dönemeçte durduğumuzda Louis hemen telefona yapıştı. Telefon uzun bir süre çaldıktan sonra Hugo'nun sesini duydum.
"Alo?"
Heyecandan Louis'in elindeki telefonu alıp ben konuşmaya başladım. "Selam Hugo ben James. İş aradığımı biliyorsundur herhalde, senin çalıştığın eski bir kitapçı varmış. Benim için müdürle konuşabilir misin?"
Hugo'nun hızlı hızlı nefes aldığını duydum, sanırım koşuyordu. Kısık sesli bir küfür duydum.
"Jem şu an senin işinden daha önemli bir şeyle uğraşıyorum. Ablamın üç günden beri kayıp olduğunu biliyorsundur herhalde." deyip telefonu kapattı.Bir anda bu kadar mutsuz olamazdım herhalde.
•
ŞİMDİ OKUDUĞUN
faux | romes
Fiksi Penggemar"dites-moi un mensonge." - harry potter next generation au