Öncelikle yeni bölüm geç geldiği için üzgünüm *-* Üniversite kayıtlarıyla uğraşıyordum ve bu yüzden yazmaya vaktim olmadı. Ayrıca üzerimde ailemden ayrı kalmanın biraz burukluğu da var... Her neyse hepinize iyi okumalar, kötü bir bölüm olduysa da bilin ki bir anda yaşadığım değişimin beni etkilemesinden kaynaklanıyordur
Key ile vakit geçirmeyi sevmiyordum fakat buna mecbur kalıyordum. Gün geçtikçe ona daha çok çekiliyor ve beni biraz daha unutuyordun. Durum böyle olunca elimden gelen tek şey, her fırsatı değerlendirmek oluyordu. Bu kadar ümitsiz bir durumda için üzülmem gerekirken, yine de mutluydum çünkü seninle birlikte olduğum her saniye, benim için fazlasıyla değerliydi. Yine de ağlanacak haline gülmek terimi tamamiyle bana uyuyordu, bundan emindim.
Seni görmek için Key ile olan buluşmalarınızı kullanıyor olsam da, kafamı dağıtmama yardımcı olması için Soo Hyun mutlaka yanımda oluyordu. Rahatsız olduğunu gün geçtikçe daha iyi fark ediyordum ama senin Soo Hyun'dan rahatsız olduğun kadar, bende Key'den rahatsız oluyordum ve sen, bunu bilmene rağmen ondan uzaklaşmıyordun. Gerçi ondan uzaklaşmanı beklemek, benim isteyebileceğim bir şey değil, değil mi Woohyun ? Sonuçta ben en yakın arkadaşından ibaretken, o senin erkek arkadaşın... Aramızda görünmez bir duvar var ve o duvarın sınırları gün geçtikçe genişliyor... Gerçi artık aramızdaki 'arkadaşlık' denen şeyinde gün geçtikçe sonuna gelmişiz gibi hissediyordum...
Hep birlikte lunaparka gitmeye karar verdiğimiz gün, geldiğim için pişman olmuştum. Key ile ne kadar eğlendiğini ve mutlu olduğunu görünce, kendimi 'Keşke onun yerinde olan ben olsaydım' diye düşünmekten kendimi alıkoyamamıştım. Birbirine pamuk şeker yedirdiğiniz o anı görmek bile benim için yeterli olmuştu.
Yine de sorun yokmuş gibi davranmalı ve gülümsemeliydim. Her zaman yapmak zorunda kaldığım gibi...
Benim için eziyet gibi geçen günden, geriye güzel bir an da kalmıştı. Bunun için Soo Hyun'a minnettardım. Dönme dolaba bineceğimiz zaman Key'i kendisiyle binmeye ikna etmeseydi, belki de bir günü daha senden uzak kalarak bitirecektim.
Dönme dolaba bindiğimizde etrafımızı saran sessizlik bile güzeldi. Bu sessizliğin bana bir gerginlik vermesi gerekirken aksine tatlı bir huzur hissetmiştim. Fakat en güzel kısmı, dönme dolabın tepede durduğu andı. Bana yaklaşmış ve elini tutmuştun. Ardından söylediğin sözlerse, fazla sıradan cümleler olmasına rağmen kalbimi eritmeye yetmişti. 'Benim yanımdayken benden başkasıyla ilgilenmesen olmaz mı ? Buna katlanamıyorum' demiştin.
Ah Woohyun, bunu bir de bana sormalısın... Hissettiklerim dile getirilemeyecek kadar karışık, yazıya dökemeyecek kadar da yoğundu.
Sen benim yanımdayken, ben başkasıyla ilgilenmiyordum ki... Sen etraftayken, gözüm başka hiçbir şeyi görmüyordu. Sadece sana bakıyor ve ne kadar mükemmel olduğunu düşünüyordum. Tanrı şahidim Woohyun, sen benim için bu dünyadaki en güzel varlıktın ve ben sana bakmaktan kendimi alıkoyamıyordum...
