Yazarınız yeni bölüm bu kadar geç geldiği için çok üzgün :( Ama gerçekten okul işleriyle o kadar yoğunum ki. Üniversiteye başlamak demek, tam bir kargaşaymış onu fark ettim. Bir de yurtta internet henüz gelmediği için yazma işini ertelemek zorunda kalıyordum. Ama neyseki şimdi buradayım. Cuma günü çok önemli bir sınavım var. Benim için dua edin de iyi geçsin, olur mu ? ^-^ İyi okumalar hepinize <3
Tatilden döndüğümde, kendimi bin kat daha iyi hissediyordum. Çünkü seni düşünüp kendimi üzecek zamanım olmamıştı. Ayrıca bir şeyi fark etmiştim, tüm sorunlarımın kaynağı senmişsin...
Seni görmediğim bu zaman boyunca canımı sıkacak hiçbir olay yaşanmamıştı. Belki de başından beri böyle olmalıydı. Seni fazlasıyla kafama takıyordum ve aslında bunun bana bir yararı yoktu.
Tatildeyken Soo Hyun ile konuşmuştum. Ona kendisiyle yeni bir başlangıç yapmak istediğimi, seni arkamda bırakacağımı söylemiştim. O ise bana hem kızmış hemde gülerek beni cevaplamıştı. 'Sen benimle birlikte olamazsın Sunggyu... Çünkü ne olursa olsun Woohyun'a olan sevgini hep içten içe de olsa yaşayacaksın. Bu yüzden gereksiz şeyler düşünmeyi bırakmalısın.'
Soo Hyun'un beni şaşırttığı ilk zaman değildi. Benden hoşlandığının farkındaydım ama böyle bir teklifi sunmuşken neden geri çevirdiğini merak ediyordum. 'Neden ?' diye sormaktan kendimi alamamıştım o an. Vereceği cevabı çok merak ediyordum.
'Senden hoşlandığımın farkındasın, bunu biliyorum Sunggyu. Fakat sırf asıl sevdiğin kişiyi unutman için bana gelmen demek, beni kullanmanla aynı kapıya çıkıyor. Eğer benimle birlikte olacaksan, bu birilerini unutabilmek için olmamalı. Üstelik şimdi böyle söylesen bile biliyorum ki Woohyun'un kalbindeki yerini ben dolduramam. Bu yüzden bu konuşmayı hiç yapmamışız gibi sayacağım.'
Tatilden dönmemizden yaklaşık 2 hafta sonra, gecenin bir yarısı bizim evin önüne gelmiştin. Telefonuma aşağıya inmemi söyleyen bir mesaj geldiğinde, istemeyerek de olsa aşağıya inmiştim. Sonsuza kadar senden kaçamayacağımın farkındaydım.
Kapıyı açtığımda, açmamış olmayı dilerdim. Seni o halde görmek... Kalbimi o kadar parçalamıştı ki. Uzun bir aradan sonra bu şekilde karşılaşmak hoş değildi.
'Nasıl hiçbir şey söylemeden gidebilirsin ?!' diye bağırmıştın bana. Bu kadar tepki göstereceğini hiç düşünmemiştim.
'Açıkçası, umrundaymış gibi görünmüyordu. Bu yüzden haber verme ihtiyacı duymadım.' dedim gözlerimi yüzünün her köşesinde gezdirerek.
Aniden ağlamaya başlamıştın. 'Annene beni aramanı söylemiştim. Peki neden aramadın ?'
Omuz silkip bakışlarımı kaçırdım. 'Vaktim olmamıştı. Biliyorsun ya, Soo Hyun ile birlikteydim.'
Burnunu çekip göğsüme vurmuştun. 'Sadece 5 dakika, sadece 5 dakikanı ayıramaz mıydın lanet olası ?!'
Bir şey demek yerine susmayı tercih etmiştim. Anlaşılan o ki, bana karşı fazlasıyla dolmuş görünüyordun ve içini boşaltmadan da rahat etmeyeceğinden emindim.
'Benim burada neler yaşadığımdan haberin var mı senin ? Key gitti... Beni aldatıyormuş ve bense saf gibi onun her kelimesine güvendim. Ama ne var biliyor musun ? Bunların hepsi senin yüzünden başıma geliyor Sunggyu, tüm bu yaşananların suçlusu sensin!'
Kendi yaptığın aptallıkların suçunu benim üzerime atamazdın, bu hiç hoş değildi. Üstelik böyle bir durumda sessiz kalacak değildim. 'Kendi yaptığın aptallıkların suçunu benim üzerime mi atıyorsun şimdi ? Sana onunla birlikte olmaman gerektiğini söylediğimde beni dinlememiştin. Hatta o çocuk için benimle kavga etmiştin. Bunların hepsini ne çabuk unuttun Woohyun ? Şimdi karşıma geçip her şeyin sorumlusu olarak beni suçlayamazsın. Çünkü ben yanlış olan hiçbir şey yapmadım. Bu zamana kadar seni koruyabilmek için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım ama sen hiçbir zaman senin için yaptıklarımın kıymetini bilemedin.'
'Anlamak istemiyorsun, öyle değil mi ? Ben ne yaptıysam senin için yaptım! Bilmediğin çok fazla şey var.'
'Artık merak etmiyorum Woohyun. Evine git.' Kapıyı kapatmaya çalıştığımda beni engellemiştin.
'Beni dinlemek zorundasın, anladın mı ?'
Kapının kolunu bırakıp seni süzmüştüm. 'Seni dinleme gibi bir zorunluluğum yok. Üstelik artık kendime yeni bir düzen kurdum ve o düzenin içerisinde sen yoksun, üzgünüm Woohyun.'
Bana doğru bir adım atıp ellerini belime sarmıştın. 'Beni sevdiğini biliyorum Sunggyu. Rol yapmayı kes artık. Üstelik yeni bir düzen konusuna gelirsek... Seni Soo Hyun'a bırakmayacağım. Çünkü sen bana aitsin.'
Ellerini belimden çekip seni uzaklaştırmaya çalıştığımda, daha da sıkılaştırmıştın tutuşunu. 'Ben kimseye ait değilim Woohyun. Şimdi evdekiler senin yokluğunu fark etmeden geri dönsen iyi edersin.'
Geri çekilip yüzümü incelemeye başladığında, gözlerin kısılmıştı. 'Bana ait olduğunu anlaman için illa bunu yapmam mı gerekiyor ? Pekala, öyleyse zevkle yaparım.'
Ardından hiç beklemediğim bir anda dudaklarını, kendi dudaklarımın üzerinde bulmuştum. Neden Woohyun ? Neden tam her şeyi yoluna soktuğum anda, işleri daha da karmaşık bir hale getiriyorsun ?...