Ne tuhaf diymi ... belkide canlarından olacaklardı!..Bilir misiniz? Dünyanın sonuna doğru bir millet var olacak der kitaplarımız, ''onlar Allah yolunda hizmet eder ve canlarını onun yolunda vermek isterler'' der...Bu zamanda ne tuhaf geliyor insana değil mi? ''İnandığım din bu mudur?'' dersin belkide duyduğunda, ''benim canımla yücelecek bir din!''dersin, kim bilir?Canınla değil kardeşim!Yola baş koymuş canınla yücelecek,bu uğurda kaybettiğin sey candan daha öte bir avuç topraktır bedenimiz! Zor gelir nefse ama tam da budur kardeşim,Allah bize Habeş gibi gönüller versin,ki; kendi imkanlarıyla tırlarla birlikte bu ülkelere yardım göndermiş bir candır bu insan.Henüz 23 yaşında bir yiğit,yiğit ki gecelerce uyumak haram edilmiş ona...İnsan bi an diyor ki kalmadı bunlardan be kardeşim,nerde yusuf gönüllüler?Nerde bir kadına hayır diyebilecek bir er,kaldı mı?Yüreğinde varsa bir sevdası var mı ona sadık kalan?Ne demiş yoluna gönül verdiğimiz ''Yürekten sevgiler gerek bize temiiz ve hesapsız!'' Mecnun yürekliler lazım bize Leyla'sından geçmeyen Leyla'nın kederi ile Mevla'ya dönecek yürekler lazım.Leyla bahanedir gönüle...
Hikayeyle bu ne alaka demeyin?Bu mahallenin delikanlılarından soruluyorsa İslambol denilen İstanbul,bu yüreklerdendir kardeşim.
...
Camiinin sohbet bölümünden ayrılırlar,gönüllerde duaların kabulu,elem içinde olan din kardeşlerine yardım edecek olmalarının huzuru vardır.Habeş eve geldiğinde ailesine düşüncesini bildirir,Hafize teyze ile Şeyma önce endişe edeler sonra Allah'a olan tevekkülleriyle '' Git oğul! varsa sana tekrar sarılacağım günler,Allah'a emanetsin!'' der kendinden emin içi buruk garip ananın...bizim grup da geri kalır mı? Anca beraber kanca beraber kardeşliğiydi ya işte.Onlarda ailelerine düşüncelerini söyledikten sonra,
saat: 03.25
Bizim çocuklar çatıda yanyana dizilmiş,hepsi bir düşünce de
Habeş
-Brader,bizim tırlar en son yoldaydı.Nedir son durum?
Laz Ali
-Gardaşum aradum şöföri,erzaklar adreslere dağıtıldi dedi bağa,adamun sözi sözdur,biliysun...Ola birde fotoğraf çekmuşler ya! (ağzı kulaklarında) görsen sebiler nasıl seviniy...(yüzü düşer,başını yere eğer,yutkunur)
Yusuf
-Aynı yere düşer miyiz ya?
Rasim
-Bence,düşeriz hem gönüllü gidilmeyecek mi?Ben sizden ayrılmam!
Nedim
-Onu yarın karakola sorarız,dedi birden duraksadı Habeş'e baktı birden omzuna yavaştan bi yumruk attı (gülerek ve devam etti) Lan! Nusret baba ile konuşurken aklıma ne geldi?Geçen sefer kolilerin arasına silah koymaya çalışırken yakaladı ya bizi ahahahaaa (gürleyerek kahkaha atınca)
Habeş
-La millet uyancak hahaa,sus lan!
Nedim
-Tamam tamam sustum,dedi
Laz Ali
-Ola uşak ne etsun bu Salih ''brader bu erzak az'' deyunce bizimku da delirdu daa!,Allah'tan bizum silah fabrikasi bağa ne edecesun bulari bile demedu da yolladi,koyacaduk koliye,Nusret baba da yaptu yapacağuni...
Habeş
-Böylesi daha da hayırlı oldu ama ,hemde yasal,kim niye vurdun demez,niye silah verdin de demez.Hamd olsun yarın ola hayr ola.
Saatlerin nasıl geçtiğini sohbetten fark edemezler Nusret baba ezanı okumaya başlayınca kendilerine gelirler.Namazlar eda edilir,karakol çalışma saatlerine başlar,bizimkiler toplu halde içeriye girer ''gönüllü askerlik için isim yazdırıcaz'' derler, yedi kişi daha orduya katılmıştır.Habeş,Rasim,Salih,Laz Ali,Kerim,Yusuf ve Nedim aynı yerde göreve başlayacaklardır.
Ordu yedisininde Mescidi Aksa çevresi görevlendirilmesine karar verir...
(La tahzen ya muslümin!İnnellahe meana!)
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIYAM EDENLER
AzioneSaat: 04:47 "Ne yapıyorsun şimdi? Dur bileyim. Uyuyorsun,değil mi? Sıcak yatağında huzur içinde ha! Bende uyuyordum,taaki o korkunç gürültüyü duyana kadar. Dur bi dakika! Bu da ne? Vücudumun üstünde ki bu baskı da nedir? Anlımdan ılık ılık akan kan...