Sahne 6: Davetsiz Misafir

23 7 13
                                    

Aylar sonra...

Ortalık politik olarak günleer geçtikçe daha çok allak bullak oluyor ve karışıyordu.Sadece Filistin de değil Suriye,Lübnan,Irak,Mısır ve hemen hemen bütün müslüman ülkeler de bu İslam karşıtı politikalardan nasiplerini alıyordu.İç savaşla boğuşuyor,İsrail,Amerika,Rusya,Ermenistan ülkeleri tarafından bombalanıyorlardı.Bunlar yetmezmiş gibi İslamafobi ile dünya kavruluyor,diğer kutsal dinler bir olup müslümanlara karşıt düşünce akımlarıyla kişileri ve toplumları medya,bilgisayar ve tv aracılığıyla kendi taraflarına,düşünce birliklerine çekiyor,"müslümanlar terörist" karalamasıyla müslümanların her gün binlerce düşmanları oluyordu. Bu zalimce politikalar karşısında birde kendini sorgulayan Hristiyanlar da vardı,din değiştirip müslüman kardeşlerimizin yanına geçip taraflarını keskin bir ifade ile belli ediyorlardı. Hatta din değiştirdikten sonra müslüman ülkelere destek için orduya bile katılanlar ... Hey Yarabbii bu dünyaya son zamanlarda neler oluyordu böyle? Bu artık petrol gibi saçma bir politik neden olamazdı bu artık açık ve besbelli bir Din Savaşı idi.
...

Türkiye'nin Filistin' e olan desteği artık tek bir politika ile yürütülüyordu,her 10 grup Türk ve Filistin askeri karışık gruplar gelinde birleştirilmiş ve sadece İslam'i bir hareket haline getirilmişti.Kesinlikle bu bölgeyi kendi himayesi altına almak isteyen İsrail'li askerlere asla izin vermeyeceklerdi! Amaçları kutsal bölgemizi İsrail kendi dinleri uğruna kiliseye dönüştürmek yada onu kendi çıkarları için herhangi bir marjinalliğe uğratacak olmalarıydı. Bu bölgenin kutsallığı bilindiği üzre bütün dinler için kıymetli idi,lâkin Mescid-i Aksa sadece müslümanların kutsal makamıydı.Bu asla değişmeyecek buna bir savaş içinde olsalar bile Müslümanlar izin vermeyecekti.
Kendi aralarında onlu grup haline getirilen bu askeri topluluklar,yeni sisteme göre tehlike anında veya kritik bir durum esnasinda,kendisi ve grubu için insiyatif kullanma hakkına sahip oldu.Fakat bu her kafadan ses çıkması fikri gibi olursa kritik bir durumu daha fazla kritiklestirmesin diye onlu grupların başına istisnai bazı durumlarda bir üst belirlendi.Örneğin telsizle bağlantıları kesilirse,bu duruma göre değişen bir emirdi.

Habeş düşünceleydi başını artık taşıyamıyor gibi hissediyordu.Ama kesinlikle bu pes etmek değildi Allah'a o kadar bağlıydı ki her gün bu savaşa daha çok kendini veriyor,ordu tarafından takdir edilen bir asker haline geliyordu. İsrail'li askerlerin bile kendisine karşı gözlerini gerektiğinden daha fazla açmalarını sağlıyordu.İsrail'li askerler bölgede ondan ve ordusundan herşeyi bekliyorlardı...

Yutkunamadı,başını kaldırıp göksemaya bakakaldı.Aklından ya Mekke ve Medine de bu hale geldiğinde ne yapacaklardı?Kâbe de Mescid-i Aksa gibi tehlike altında kalırsa ne olacaktı?Kâbe avlusunda tavaf edenlerin birden yere yığılmış kanlı vücutları gözünün önüne getirdi.Korktu! Kâbe avlusunun beyaz taşlarında kanların olduğunu birden korkuyla hayalinde canlandırdı.İçine inanılmaz bir daralma geldi.Öfkelendi...

"Yoo yo olmasın böyle... bir an önce son bulsun bunlar.Ne olur son bulsun bitsin artık ... ne - olur! " bunları içinde haykırırken sanki göğüs kafesi ateşle figan ediyor,niyaz ile çırpınıyordu.Haykırmaktan son anda kurtulabildi.

Yusuf Habeş'e baktı.
"Ne yapıyordu öyle, göksemaya bakıyordu.Büyük ihtimalle dua ediyordu...E şimdide neden hiddetle başını aniden iki elinin arasına almış parmaklarıyla saçlarını çekistiriyordu?,Ah yine mi daralmıştı."

Yusuf onu acı ve üzüntü ile izliyordu.Gözleri ona konuşur gibi baktı.Ne kadar da cesurdu.Başından beri bu işlerle boğuşuyordu.Kendine dert ediyordu.Ve ediyorduk ama o ... kendinden geçicek kadar dertleniyordu.Kolilerin arasına erzak azsa silahı bir tek o koyabilirdi.Tırları arka arkaya bir tek o Filistin ve Suriye'ye gönderebilirdi.Sırf buraya gelmek istediği için bu hasretle yanıp bi çare vücudu kavrulurken,Nusret baba izin vermedi diye,sırf o izin vermedi diye gecelerce kabus görmeye devam ettiği halde,bir karavanaya silah ve kendiyle birlikte bizi doldurup kaçak yolla buraya gelmekten vazgeçmişti...

Usulca ona ilerledi.Aksam vakti zuhur etmişti.Yusuf postallarından çıkan sesle sakince yürüdü ona doğru.Elini omzuna yasladı.
- La tahzen ya Habeş,innellahe meana...dedi.

Habeş tebessümle ona yüzünü dönmeden elini elinin üstüne koydu.Birden ani bir hareketle yerlerinden sarsıldılar sanki,neydi bu! ne oluyordu!

İsrail askerlerinin mescide doğru bir grup asker gönderdiğini birkaç tank ve destek yollandığı haberini telsizden aldılar,galiba bu sefer işler yolunda değildi.

...

İsrail'li bir askerin telsizinden.
- İçeriye ne olursa olsun girin! Ve imamla yer yalamayi seven o acizlere sonsuz bir secde hali sağlayın! ASKER! Emirleri yerine getir! Ve size mani olmaya çalışan kim varsa kurşundan geçirin!!! VE ASKER O HİLAL ORDAN İNECEK KATLİAM BİTİNCE O HİLAL YERİNE HAÇ GETİRİLECEK!!!

...

İşte burda tam burda kopmalıydı kıyamet...olmamalıydı.Durmalıydı zaman veya geri akmalıydı.

Habeş bian durdu.
-Ya Rabbi ... dedi.Duraksadı yine bir daha "Ya Rab-biii!" Haykırmak değildi onunkisi galiba nefes almıyordu gözlerinde öyle bir feraset vardı ki bian arkadaşları ona ne olduğunu anlayamadılar.Tekrar tekrar ona bakıyorlardı.Donuk bir hal aldı çocuklar şaşkın.

Tek bir şey söyleyebildi sonra Habeş
-ASKEEEER!.. duraksadı gözleri faltaşı gibi açıldı ÖLMEYEEE!! dedi.

Bu emri alan Habeş'in asker grubu öyle bir hale geldiler ki önce o buruk haber sonra Habeş'in o kudretli gür sesi ile inleyen emirle adeta silkindiler.Birden silahların şarjörlerini doldurmaya başladılar.Hepsi bir ağızdan "EMRET MESCİDİ AKSA!!" dediler normalde böyle birşey ilk kez oluyordu...

Alınan emir üzerine bölgeye doğru hareket edildi.Araçlara binildi çevre kuşatıldı adeta mescid etrafına etten duvar ördüler.Lakin Çin seddi gibi değil... kolay kolay yıkılmazdı ya hani o set,işte o set gibi değil...tavaf edilen Kâbe gibi bir set,fakat dönenlerde vardı yerinde durarak adeta mescidi koruyarak dönenlerde,mescidi bu etten sarılı duvar tavaf ediyordu.Aman Ya Rabbi..Her bir asker bu kutsalın yakınına yaklaştıkça bir misk kokusu duydu...yoksa bu hani Mübarek Sultan Selahattin'in kendi elleriyle misk kokuları ve gül yağıyla yıkadığı duvarların kokusu muydu bir Hittin daha mi olacaktı...

Selam sana ya Selahaddin Eyyubi...

Müminin ferasetinden korkun!
Çünkü o aziz ve celil olan Allah'ın nuru ile bakar!

Arkadaşlar lütfen okuyan arkadaşlarım fikirlerini yorumla bana bildirsinler görüşlerinizi gerçekten merak ediyorum bir hatam varsa samimi sözlerinizle anlayacağım. :)

Devam edecek...

KIYAM EDENLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin