Sahne 3: Hazırlanıyoruz!

37 8 6
                                    

Habeş kan ter içinde yine gözlerini tavana dikmiş halde birden uyanır,yatağından doğrulur ve karşı duvara sabit ve donuk bir vaziyette bir süre baka kalır,başını her iki yana şiddetle sallayarak o halden kurtulur,sabah namazına da az bir vakit kalmıştır.Kuran okuyup vakti beklemek ister,lavoboya doğru yönelir.İçeriye girer başını kaldırıp lavaboya baktığında yine burnundan küçük bir kanın sızdığını görür.Morali bozuk umursamaz bir edayla,kanla dalga geçer gibi alaycı bir tebessüm yapar.İki kaşınıda kaldırarak "alıştık artık ha!" der. Kanı temizler durduğuna emin olduktan sonra abdestini alır ve balkonda kuran ını okumaya başlar.Vakit girince camiiye gitmek üzere olan bizim grup Habeş'in açık balkon ışığını görünce usulca seslenirler,

Kerim
-Allah kabul etsin kardaş,deyince Habeş balkonun ucuna gelerek başını aşağıya devirir,"haydi in bekliyoruz" diye ekler Kerim,Habeş başını "tamam" anlamında sallayıp eliyle "bekleyin" işareti yapar.

Bir kaç saniye sonra dış kapıdan sokağa çıkar Habeş,selamlaşıp camiinin yolunu tutarlar.Camiide namazlar eda edildikten sonra camiinin imamıyla Habeş konuşmak için müsait bir alana geçerler,bizim guruptan çocuklar konuşmaya ortak olmak için yaklaştıklarında Habeş

-Müsaade edin! der kararlı bir tavırla,bizimkiler de saygı duyup çekilirler.

Habeş camii imamına dönüp,
-Biliyorum yıllardır bu camiide hizmet verip,çocukluğumuzdan beri bu mahallede yaşıyorsunuz,Sakallarınızın siyahlığından ağarmasına kadar her anınız da yanınızda olduk, mahallede kim yoksulsa sizden öğrenir,ona göre sizin talimatlarınızla sadakalarımızı veririz,demem o ki Nusret Baba biz size her zaman saygı duyup,itaat ettik... (duraksadı,gözlerine iyice baktı,sesini biraz daha kıstı.) Sürekli kabuslar gördüğümü bu kabusların neden olduğunu siz de az çok biliyorsunuz,bir de bunların yanında burun kanamalarıyla bazen baygınlıklar geçiriyorum.Sizden bir büyüğüm ve din hocam olarak bana bunlara karşı ne yapmam gerektiğini söyler misiniz?

Nusret Baba (mahallenin saygın iyi kalpli hocası imamıdır.)
-Evladım,siz de biliyorsunuz ki sizi oğullarımdan hiç ayırmadım.Bu mahalle İstanbulda saygın bir yer edinmişse sizin gibi has delikanlılar bozulmadı diye edinmiştir.Bir dediğimizi küçüklüğünūzden beri ikilemediniz,demek sizin de içiniz de istekli bir ruh var,(tatlıca tebessüm eder elini Habeş'in omzuna koyar.) bizi hep saydınız sizlerden bu konuda çok memnunuz.Bak evladım! bu yol bu zamanda (ahir zaman) çetindir,kardeş ülkelerin yaşadıkları hep din sapkınlarının işi,bunlara bir dur demenin mümkün olmadığı bir zamandayız,ama bu yolda emek vermek tarafını belli etmek de büyük cihaddır.(burda cihad: din ile insanlığı kuşatmak müslümanlığa davet etmek insanlığı kurtarmak manasında kullanıldı)

Habeş
-Tarafımızı belli edelim tabi buraya sığınan suriyeli,filistinli kardeşlerimizle hep yanyanayiz ülkelerinde ki insanları da unutmadık yeri geldi tırlarla battaniye erzak yollayıp destek olduk.Buna zorunluyuz tabii,şimdi de bu savaş devam ederken hiç suçsuz çocuklar,bebekler (kaşlarını çatar) öldürülüyor,evleri bombalanıyor.Aynı şeyi bu ülke yaşasa belki de onlarda bize yardım edecek,yada erkekleri kalmadığı için edemeyecekler.Nusret baba, sizde iyi biliyorsunuz ki onların ihtiyacı olan battaniyeden su ve ekmekten önce-

Nusret Baba işaret parmağını kaldırdı.Habeş'in devam etmesine izin vermedi,sözünün sonunda "silah" diyebilecek kadar çılgın ve deli bir ruha sahip olduğunu biliyordu.
-Habeş! bu yasal değil oğlum.Değil,kaçak yolla mı ülkelerine gideceksin senin yapman gereken onlara bolca dua etmendir gerisi Allah'ın işi oğlum,dedi ve ordan ayrıldı.

Bizim grup Habeş'e yaklaşır.
Yusuf
-Ne oldu brader,ne konuştunuz? diye sorarlar merakla,
Habeş
-İzin vermedi,der.Morali bozuk vaziyette.
Laz Ali
-Neye izun vermedu la!
Habeş
-Gitmeye...
Yusuf
-Nereye gitmeye be!!
Habeş
-Ya brader,az bi durun anlatıcam zamanı gelince,der bıkkın bi vaziyette ve susarlar.Herkes evlerine dağılır.Akşam olunca camiinin altında sohbet için toplandıkları misk kokularıyla ferahlandırılmış bir sohbet bölümleri vardır.Buraya gelip sohbete koyulurlar,aralarında kuranı kerimi arapça bilen ve yorumlayanlar vardır.Bunları konuşurken bir gürültü ile irkilirler biri "Laaaann!!"diye bağırarak sohbet bölümüne doğru koşarak yaklaşmaktadır.Hızlıca ahşap merdivenleri iner bu kişi.Bizim grup içeriye kadar o kişinin gelmesini bekler meraklı bakışlarla,bağıran kişi kapıya gelip iki kollarını kapının pervazlarına dayayarak nefes nefese kalıp konuşur,bu çocuk bizim gruptan 
Nedim'dir.
- Lan olum lan! (Gülüp durur bi andan da nefes alıp verir sakinleşmeye çalışır.) Lan! Orduya asker alacakmışlar lan! Filistin'e gitmek için,ordu Filistin'e İsrail'li askerlerin saldırılarından Mescid-i Aksa'yı korumak için asker gönderecekmiş,devlet gönüllü asker istiyormuş,ahahaaa!

Bizim çocukların hepsi birbirlerinin gözlerine bakıp hep birlikte gülmeye başlarlar,Habeş gözlerinden süzülen yaşlara mani olamaz hem gülüp arkadaşlarına sarılıp hemde yaşlarını silmeye çalışır.Birbirlerine sarılırken hep birlikte "Elhamdulillaah" deyip dururlar.

(Hikayem tamamiyle hayal ürünüdür.)

(Devam edecek.)

KIYAM EDENLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin