Soluk soluğa kalmış olan arkadaşımı içeri aldıktan sonra, nefeslenmesi için ona bir kaç saniye verdim ve ardından hemen boynuna atladım. O ana kadar hıçkırıklarından bir haber olan ben, ona simsiki sarıldığım kollarımı gevsekleştirip, omuzlarından tutarak oturma odama doğru itmeye başladım.
Sevdiği adamı gören Sadi'nin yüzündeki ifade olmüş bir adama can verebilecek güçtendi, insanların soğuk kalbi bile bu gülümseme karşısında eriyip sımsıcak bir hal alabilirdi. Yerinden hızla fırlayan arkadaşıma bakarken, havada kanepemin arkasına doğru süzülen battaniyede takılı kaldı gözlerim. Böyle bir aşkın toplumdan dışlanmış olması beni bir kez daha kahredip içimi kavursa da, başımı onlara doğru çevirdiğimde yüzüme istemsiz bir gülümseme daha yerleşti.
Sarıldıkları simsiki tabloyu biran için bozacaklarını düşündüğüm anda birbirlerine daha çok karıştıklarına ve öpüştüklerine şahit oldum. Bu bazılarının gözünde iğrenç olarak nitelendirilebilirdi, uzaktan bakılınca çoğu şey bulanık olduğu için tanımlanamayabilir. Tıpkı kozasındaki bir kelebeğin uzaktan tırtıla benzetilmesi gibiydi bu tablo. Yakından bakılınca muazzam kanatları olan ömrü uzun olmasa da bakılmaya değecek varlıkların arasına sızan bir güzellikti.
Onları yalnız bırakmak istediğim için kahve yapmak için mutfağa geri dondum. Su isiticisindan aldığım suyu bardaklara dökerken yüzümde hala aptal bir gülümsemenin olduğunu fark ettim. Arkadaşlarım mutluydular ve bu beni mutlu ediyordu.
Tepsideki bardakları dökmemeye özen göstererek yürümeye başladığımda Sadi ve John hafifçe öksürerek birbirlerini bıraksalar da, yan yana koltuğa oturdular. İkisi de öyle güzel kızarmıştı ki. Bu kızarıklık utancın simgesi olarak nitelendirilebilirdi, oysa benim için insan olmak demekti. Hala vakit varken duygularını kaybetmemek, günümüz insanları kadar uyuşmuş olmamak demekti. Bu kırmızılar ask demekti. Bu kırmızılar uyuyan bir varlığı uykusundan uyandırmak, dokunuşuyla acının perdesini yırtmaktı.
"Eee sevgili bitter ve milka anlatın bakalım?" Dediğimde Sadi'nin John'a attığı bakış paha biçilemezdi.
"Seyyyy... Biz yaptık" dediğinde ucumuz birden kızarmıştık. İki elimi havaya kaldırıp sallarken;
"Hop! Hop! Hop! Yok be! Hem ne?!" Ne diyeceğimi bilemiyordum sorduğum soru bu değildi. Hem bunların akli sadece oraya mi çalışıyordu yani.
"Her neyse sorduğum şey, müdürün odasında ne olduğu? Yani ne oldu da öyle bir şey söylemeden ciktin John? Neden çıkarken yüzümüze bile bakmadın?" Dediğimde John'un yüzünde pişmanlık veya suçluluk yerine çok daha başka duygular görmüştüm. Üzgündü , kirikti, yorgundu ve ne yapacağını bilmiyordu.
"Peri bunu nasıl açıklayacağımı gerçekten bilmiyorum"
"O zaman bize içki lazım! Çünkü bu konuşmayı içkisiz sürdürebileceğimizi düşünmüyorum" dedikten sonra John ve Sadi'nin teşekkür eden bakışlarından kurtulup buzdolabıma yöneldim, hala bir sise Ursula'm vardı ve onu almamam, zor günlere saklamam için bana yalvarırcasına bakıyordu. Yine de likörlü votkamın güzel şişesini avuçlarıma alarak, sessizce masaya geri dondum. Bardaklarımı alırken çalınan kapı beni bir kere daha yerimden sıçratsa da, bardakları düşürmeme sebep olamamıştı.
Bardakları tezgâhıma bıraktıktan sonra gelenin Bilal olmasını umarak kapıya yöneldim. Yanılmamıştım gelen gerçekten de Bilal'di. Kapiyi acar açmaz yüzüne indirdiğim yumruğum sayesinde ilkönce burnunu kırıştırıp geriye doğru sendelese de, vazgeçmeyip içeri bir şekilde dalmıştı.
Başımı sağ koltuk altına alarak, beni sürüklediği misafir odamda John u görünce beni rahat bıraktı. O ana kadar fark etmediğim sol elinde duran siyah poşeti bana uzatarak;
"Bugün Rakı günü! Bizi ancak rakı kendimize getirir bugün" dedi. Elinden poşeti alıp mutfağa yöneldim. Bazen Bilal'in benim içimdekileri hissettiğini düşünüyordum. Ona her ne kadar sinir olsam da eninde sonunda aşık olduğumu itiraf etmem gerektiğini de biliyordum.
Kim bilir belki de içkinin arkasına sığınıp bugün öpebilirdim onu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
XY+XY=ASK
RomanceSiz hiç bir kadın tarafından deli gibi sevilirken bir adamın pesinden gururunuzu ayaklar altına alarak koştunuz mu? Üstelik erkek ve kadın sıfatları bu kadar yapışmışken insanların zihinlerine? arkadaslar bu kitap homoseksuellik icerir, bunun ya...