"Ya Kelebek, nolur nolur nolur! Vallaha karşılığında her istediğini yaparım." Gözüme yine o öldürücü bakışı.
"Aslı git bir başımdan. İşim gücüm yok senin çocukça şeylerinle mi uğraşacağım?"
"Ya Kelebek!"
"Konuşma bitmiştir." Sen öyle san, nerden vuracağımı bilmez miyim ben.
"Ateş'in kardeşinin gözleri sence de çok güzel değil mi kelebek? Neydi adı Su mu?" Yöneldiği yerden dikkatini çekebilmeyi başarmıştım.
"Bak Aslı adamın asabını bozma, ne Su'yu git işine."
"Yemezler canım, kadın milletiyiz anlamaz mıyız sanıyorsun? Bütün bakışların anlamı vardır."
"Hadi ya!"
"Bak çöpçatanlık yapamayacağıma göre, elimden gelen sadece sizi daha fazla bir arada tutmak gelir, bu da senin işine gelmez mi?"
"İyi, hadi bakalım. Ama sadece birkaç gün yaparım, ona göre."
"Of kelebek, canımsın ya!"
.
.Ateş'lerin evlerine doğru yürüyordum, o kadar zenginlik içerisinden buraya düşmek, kimse yaşamadan bilemez ne diyeyim.
Bahçesi bizimkinden biraz daha küçüktü, ama ilk günki yere göre daha çok yeşillendirmişlerdi. Kim bilirdi her gün geçtiğim yolun yanındaki döküntü eve, eskiden çalıştığım kafenin popülarite içinde yaşayan çocuğun burada yaşayacağını, şaka gibi.Evin zili olmadığı için, kapıya birkaç kez vurdum. Açan Yıldız Hanımdı. Bu kadının samimiyeti yıllardır tanıdığım birçok insanda yoktu cidden.
"Merhaba canım, buyur gel içeri ama Ateş dışarıda."
"Yok zaten onun için gelmedim Yıldız abla." O sırada içeri geçmem için kapıyı büyük bir genişlikle açmıştı. "Su için geldim. Burada değil mi?"
"Evet canım, yukarıda koridorun sağındaki oda."
Teşekkür edip,merdivenden yukarı çıkmaya yöneldim. Koridorun sağına gidecekken, başka bir oda gözüme çarptı. Ateş'in odası.
Saçmalama Aslı, bu yanlış olur. Sadece yürü.
Tabii ki de iç seslerimiz her zaman işe yaramıyor.
Odasına girdiğimde, masasının üstünde siyah kaplı, parlayan birkaç parfüm vardı, belli ki eski hayatından buraya getirdiği birkaç eşyadan birileri parfüm olduğuna göre kokulara önem veren birisiydi.
Parfümlerin yanında da demir renginde küçük bir kutu vardı. Bu yaptıklarıma inanamıyorum ya. Acaba o sarı kafaya mı aldı diye düşünürken, kendimi açmadan duramadım,affet beni.
Kolye.
Yüzümdeki gülücükler biran da iki üç katına varmıştı.
Çünkü kolye ucunda iki küçük kesilmiş 'portakal' vardı.Her şeyi düzenleyip, yerli yerinde olduğundan emin olduğumda odadan çıktım. Su'yun odasına vardığımda, kapıya vurmam pek işe yaramadı çünkü son ses müzikten kendi sesimi bile duyamıyorum.
İçeriye girdim. Yastığa kafasına koymuş, sadece öyle uzanıyordu. Geldiğimi bile farketmedi. Yanına gidip, saçına dokunduğumda irkildi.
"Sen ne zaman geldin?" Müziğin sesini kıstı. Gözleri ağlamaklıydı.
"Biraz önce."
"Bir şey mi oldu?" Saçını geriye attı ve göz altlarını biraz da olsa silmeye çalıştı.
"Şey, diyorum ki bu gece otelin aşağısında sahil kenarında küçük bir mekan var, daha doğrusu küçüklükten kalma diyişimizle gizli mekanımız" gülümsedim. "Gelmeni istiyorum."
"Kelebek gelmeyecek değil mi? O varsa ben yokum."
"Bak Su çocuğu biraz da olsun dinledin mi? Olayı tam olarak bilmiyorum ama onu tanıyorsam, gözlerindeki ifade pişmanlıktan çok haksızlıkta ortaya çıkan gözler." Sadece baktı.
Biraz öyle durduktan sonra, kafasını onaylar şekilde salladı.
"Teşekkür ederim." Boynuna atılıp, sarıldım. O da karşılık verdi.
.
.Saat 11'e geliyordu. Tabii ki de her zamanki gibi ilk önce mekanda ben oluyordum. Renkli armut koltukların olduğu yerde her zaman birileri ateş yakardı. Ve dalgaların sesi eşliğinde saatlerce otururduk. İlk olarak Kelebek geldi, ilk defa onu gergin olarak görüyordum. Düzelteyim ilk defa bir kız için gerildiğini.
On dakika geçmeden, uzaktan gelen konuşmalar daha da yakınlaşıyordu. Ve gelen Suydu. Sen nerden çıktın ama ya? Tahmin edelim yanında kiminle gelmişti hadi hadi, zor değil.
"Selam gençler." Yine o donuk ifadesini takmıştı. Yüzünü tam olarak göremiyordum ama yerde yanan, odun parçaları yüzünü az da olsa aydınlatıyordu.
İyi de ben şimdi ne yapacaktım? Kelebekle beni sözde sevgili olarak biliyordu ve şuan ki gece sadece kelebek ve su üzerine kurulmuş bir organizasyondu.
"Sadece Su'yu çağırmıştım, neyse hadi bakalım sende geç."
Koltuğa yayılıp yine o zengin oturuşunu yaptı, havalara bak.
Birkaç dakika dördümüz sadece öyle durduk.
"Su bi gelebilir misin?" Biraz öyle durduktan sonra, kalkıp bizden biraz daha uzağa gitmişlerdi. Sadece Ateş ve ben kalmıştık. İkimizde bir süre yürüyüşlerini izledik.
"Hayret, senin kelebekle kız kardeşimin konuşması gereken şey ne olabilir?" Meraktan çok sözlerinde belirsiz bir ima vardı.
"Ne bileyim ben." Şuan söylediklerini geçiştirmeyi kendime görev olarak sunmuştum.
"Ve yol boyunca Su'yu gerebilecek bir konuşma herhalde." Bu sefer gözlerimi delip geçtiğini hissedebiliyordum.
"Neyi ima ediyorsun?"
"Neyi ima ettiğimi düşünüyorsun?" Evet anlamıştı. Kelebeğin gözündeki yanlış konumunu anlamıştı.
Yine bir sessizlik..
"Nasıl anladın?" Sesim incelmişti. O kadar tok ve sessiz bir geceydi ki yanan ateşin be bizim sesimizden başka hiçbir ses yoktu.
"Şuan gerçeği bilmeseydim, burada oturuyor olur muydum sence?"
"Üşüdün mü?""Üşüsem ne yapacaksın? Üzerinde mont mu var sanki?" Şakacı bir imayla söylediğimi ikimizde biliyorduk. Yinede sorusu çok hoşuma gitmişti.
"Ee sarılırım. Ben Ateşim unuttum mu yavrum? Fazla yaklaşma yakarım." Saçını düzeltip yan gülmüştü.
Bende gülmemi tutamamıştım.
"Sevgiline sarıl."
"Gerçek duygular yaşamadığım insanlarla başka bir şey paylaşmam, sadece takılırım." Buda senin serbest sersesi stilin öyle olsun.
Daha fazla büyütmemiştim. Galiba sunduğu cevap biraz da olsun yeterliydi.
kelebek sorusuna cevap vermedin. Sevgili olmadığımızı sana düşündüren şey neydi?"
"Her bakışın bir anlamı yok mu?
senin yanımda olduğunda gözlerini fazlaca kırpıp, sadece denize baktığın gibi."
Son sözü üzerine biraz da olsa haksız çıkarmak için, kafamı çevirip sadece bana bakan gözlerine baktım.
Bazen öyle fotoğraflar çekin ki, duygu dolu bakışlar, belirgin mimikleri ve anlamlı duruşları olsun. çünkü insanlar ansızın hayatımıza veda ettiklerinde, sadece bıraktıkları bomboş beyaz sayfalarda yaşarız.
Şuan gözlerim bütün beyaz sayfalara ithafen, hayatımda unutamayacağım bir kareyi çekmişti.
+22 de yenisi.
![](https://img.wattpad.com/cover/82668597-288-k453629.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bodrum Masalı (wattys 2017)
Фанфик"Bak ben senin çevrendeki kızı saymıyorum, insan gibi bile değilim. Anladın mı? Sen düştüğünde, yanına gelecek, gözünün içine bakacak insanlar, dudağının kırpıntısına kadar izleyen o kız. Peki ben düştüğümde ne olacak? Güldü. Komik bulmaktan çok, z...