9- Bez bebek

840 42 6
                                    

"Ya ben sana inanamıyorum ya! Nasıl yapabildin böyle bir şeyi?"
"Ateş cevap ver!"
Şuan odasının önünde, kapısına vurmaktan başka bir şey yapmıyordum.

En sonunda yavaşça kapı açıldı. Fazlasından sakin bir tavrı vardı, kulaklıklarını çıkarıp, yüzüme ifadesizce bakmaya başladı.

"Ne istiyorsun?"
"Ne istediğimi gayet iyi biliyorsun Ateş. O kolyeleri hemen yerine teslim et, bak başın belaya girecek!"

"Tamam Aslı." Yüzüm bile bakmayıp, yatağında uzanmaya yeltendi beyefendi.
"Ateş! Ya ben burda değilmişim gibi davranmasana." Göz ucuyla yüzümü süzdü.

"Tamam buyur, ayakta kaldın otur. Bisküvi çay, kahve falan getireyim mi?"

Ya dalga geçiyordu yada sabrımı sınıyordu yani başka açıklaması olamazdı.
"Lütfen ya, hayır her şeyi yap ama benden uzaklaşma,anlat."

Sesim adeta, kaybetme duygusunu ve gerginliğin her halini yansıttığı için en sonunda biraz da olsun benimle göz teması kurmuştu.
Kulaklığını çıkarıp, dümdüz bir yüz ifadesiyle karşıma dikildi.

"Sen benden ne zaman uzaklaştın biliyor musun? Ne olduğunu bile sormayıp, bana 'hırsız' lakabını yakıştırdığında. Şimdi de benden açıklama mı bekliyorsun?"

İçimdeki kaybetme duygumun yerini, sanki haksız bir taraftarın ezilircesine hissiyatlar kaplamıştı.

"Birden takıları öyle görünce şey birde masanda duran portakal şeklindeki kolye ve o fotoğraf ne bileyim Ateş, insanın aklına ilk o geldi."

"Birde odamı mı karıştırdın?" Çekmecesindeki içinde kolye bulunduğu kutuyu elinde tutup bana baktı,

"O gün Alara'nın abisi bir soyguna kalkışmış, sağı solu olmayan bir tip zaten. Kız da arayacak benden başka kimse bulamamış. Birkaç günlüğüne saklamam için rica etti."

Kafama taş düşsün ya..

"Bu kolyeyi de sana doğum günün için almıştım, 11 ağustos.." Elime kutuyu sıkıştırıp, " açıklamalarım ve üstüne üstlük, hediyem yeterli olduysa odadan çık, işim var Aslı.

Ya resmen utanıyordum ve bu durumda genelde ne yapacağımı bilmeyip ister istemez gözlerim doluyordu.

"Ateş, ben gerçekten özür dilerim. Ne diyeceği- .."

"Aslı, işim var!" Bu sefer gözleri fal taşı gibi açılıp, sesi bir tık daha yüksek çıkmıştı.

Elime tutuşturduğu kutuyu, köşedeki masanın üstüne bırakıp kapıya yönelmiştim bile.

Çocuğun resmen günahını almıştım.

.
.

Sonunda eve varabilmiştim. Dolabın üstündeki, annemin benim için diktiği kıyafetsiz bez bebekleri aldım elime, işe koyuldum.

Siyah yün ipinden, saçları ekledim. Kırmızıdan azıcık ürkütücü gözükse de ağızları yapmıştım. Ateşinki gülen surat,
Bana da mutsuz yüz çizip, mavi yüzden kendime bir göz yaşı dikmiştim.

Kıyafetleri de öbür ayıcıklarımın, elbiselerini geçirdim.

Her şey tamamdı.
Şuan elimde küçük Aslı'yla Ateş'i tutuyordum.
Ateş bebeğe, abuk subuk bir tane de güneş gözlüğü bulup takmıştım.

Görünce kesin deli olduğumun bir kez daha kanıtına varacaktı ama olsun.
.
.

Bu saatte genelde otelde olurdu, o yüzdem ikametim bizim oteldi.
Motoruma atlayıp, yollara düşmüştüm.

Sonunda bulunduğu odanın cam kısmına geldim. Biraz yüksekti ve tırmanmam gerekecekti. Bir ayağımı boruya basıp, diğer elimle çatıyı
Tutup kendimi yukarı attım.

Sonunda tam da camın karşısındaki çalışma masasında duruyordu.
O zaman gösteriye başlayalım.
Camın aralığı açık olduğu için gayet iyi duyuluyordu.

"Bir tane küçük Ateş ve Aslı varmış, Aslı bebek buna uyuz oluyormuş ama son yaptığı şey yüzünden içi içini yiyor ağlıyormuş. Çok üzgünmüş, uyuyamıyormuş, yakında rehabilitasyonda tedavi görecekmiş, paramparçaymış."

Bebeklerin yanından baktığımda sırıttığını net görebilmiştim.
"Ama Aslı bebek, Ateş hayvanına pardon, bebeğine o kadar alışmış ki, yanında yokken üzülüyormuş.

Sonra demiş ki,
"Ateş bebek beni affeder misin?"
Beni soktuğu hallere bak ya, resmen kuklacılık yapıyordum.

Bebekleri iki yandan ayırıp ortadan, yüzüne baktım.
"Ee, Ateş bebek affedecek mi dersin?" Yüzündeki tebessümü saklayamıyordu.
"Düşeceksin, salak gel içeride devam et gösterine."
Pencereyi açıp, belimden nazikçe tuttuğu elleriyle beni aşağıya indirmişti.

"Ateş özür dilerim, ben aramız böyle olsun istemiyorum."
Elimden kendisini alıp, küçük bir inceleme yaptıktan sonra bebeği eline alıp,

"Özrün kabul edildi." Bebeği tutarak boynuna sarıldım.

"Kızım, boğuyorsun bir dur iki dakika. Bilseydik daha önceden kovardım seni odamdan."

"Bak ya, ayrıca ben kendim çıktım."
Bu sefer öbür bebeği alıp,

"Bune ya, o göz damlası ne? Manyaksın kızım sen." Bu sefer sesli bir şekilde o tatlı gülüşünden eser bırakmıştı.

"Bebeği bile ağlattın yani görüyor musun?"

"Bak en azından o duygularını saklamaktan korkmuyor."
"Niye ben saklıyor muyum?"
"Evet çünkü dışa vurunca yargılanmaktan korkuyorsun."

Haklı olmasından nefret ediyordum, nefret ediyordumm!
Konuyu değiştirmek istiyordum.
"Bu ciciş bebek, buraya tırmanmasından ötürü sana sinirli. Neler yaptırdın bi gör."

"Ya peki sen biliyor musun,

"Ateş bebeğin Aslı'ya deliler gibi aşık olduğunu?"

Bodrum Masalı (wattys 2017)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin