Hayatımın en güzel beş gününü, Ateş'in karşılıklı duygularının olduğunu bildiğim saniyelerde geçirmiştim.
O kadar güzeldi ki, bir insanın size karşı duygularından şüphe etmiyor, aksine emin bir şekilde nefes alıyorsunuz.
Ama şu bir gerçek ki, sahip olduklarınızın en büyük bedeli, yaşadığınız ve daha da yaşayacağınız kaybetme korkusudur.
Gün geçtikte otelin işleri gayet iyiye gidiyordu. Ve inanabiliyor musunuz? Buna tam olarak sevinmem gerekirken, belki İstanbul'a geri dönerler düşüncesi geliyordu aklıma.
Hepsini bir kenara bırakarak, çantama gereken birkaç kitabı koyup yola koyuldum.
Bugün okulun ilk günüydü.
.
Önüne çoktan vardığımda, yüzümü buruşturmadan duramadım. Çünkü gerçekten, anlaşabildiğim bir iki insan dışındaki kalabalık öğrenci topluluğu beni alakadar etmiyordu.
Çünkü genellikle okulun ikinci planında, tarz ve fiziksel şartların kıyaslanma rekabeti söz konusu oluyordu.
Neyseki Melisa'nın bana doğu yavaş adımlarla koştuğunu görünce rahatlama gelmişti. İşte anlaşabildiğim yakın arkadaşlarımdan bir insana örnekti. Komikti, doğaldı en önemlisi beni anlıyordu.
"Ne yaptın kızım ya? O kadar özledim ki o marul kafanı." Tak diye kucağıma yapışmasaydı, daha rahat nefes alabilecektim.
"Bende seni özledim de daha geçen alış verişteydik."
"Çaktırma Okulun ilk günü klasiğini bozmayalım diye üç aydır hiç görmemiş gibi yapıyorum." Mal işte ama kimin arkadaşı?
Elini belime koyup, içinde sınıflarımızın bulunduğu koridora yürüdük.
Sınıfa gittiğimizde Melisa'yla yan yana olan ikişer sıralara yerleştik.
."Ee senin ki nerede?" Dakika bir gol bir, bravo Melisacığım yani.
"Otel işlerini halledip, öğleden sonra okulda olacakmış."
"Cool çocuk desene. Sende az şerefsiz değilsin ha, başına talih kuşu kondu, biz hala boklu dere."
Boklu dere ne ya? Sınıfta sadece benim gülüşümün duyulmasından ziyade ufak bir kahkaha atmıştım.
"Gözünde niye o kadar büyütüyorsun? Gayet normal bir kişiliği var, ayrıca bizden ayrıcalıklı bir yani yok yani."
"Bence var o insan olamaz." Evet çünkü hayvan.
.
.İlk dersi atlattıktan sonra soluğu teneffüste almıştık. Yiyecek bir şeyler almak için okulun kantinine çıkmıştık.
Evet sucuklu güzelim kahvaltılara hoşçakal, her öğünde var olan çikolatalı sütüme merhaba.
"Bir tane vişneli pop kek ve çikolatalı süt."
Melisa'da tost ve ayran söylemişti. Ayakta beklerken, Melisa yine birden bir şeyler anlatıyordu.
Ama arkamdaki iki kızın Ateş ile ilgili muhabbetlerinden, Melisa'yı dinlemiyordum bile.
"Ya bu bizim okulda mı şimdi?" Sesini alçaltarak konuşuyor olsalar bile rahatlıkla duyulabilir mesafedeydim.
"Vallahi bizim okulda, ama buralarda göremedim. Çocuk çok taş." telefonda Ateş'in Instagramına baktıkları beliydi.
O sırada telefonun çalma sesiyle dinlemem yarım kalmak zorunda kalmıştı. Olsun arayan Ateş'ti.
"Geldim okula, seni göremedim. Nerdesin?"
"Üst katta kantin sırasına doğru gel." Görün siz şimdi.
"Hayırdır, kantinde hesap mı kitleyecen?"
"Komiksin, hadi bekliyorum."
Melisa yine ortaya balıklama atlayıp,
"Vay eniştem mi geliyor? Kankacığım sorsak mı zengin arkadaşlarından bir tane bana söylesek."
"Sanki internetten sipariş ediyon Melisa iyice manyaklaştın."
O sırada omzuma konulan elle, Ateş'in geldiğini anlamıştım. Kantindeki bir çok kişinin gözünün onda olduğunu fark edebiliyordum.
Gövdesinden sarılıp, öteki elimi ensesine koymuştum.
Şuanki görüş alanıma giren iki kız bize öküzün trene bakarcasına bakıyorlardı.
Ağzımı oynatarak,
'Başı bağlı canım' yapıp gözlerimi samimiyetsiz bir şekilde kırpıştırdım. Salak olmalarını saymazsak, anladıklarını düşünüyordum.
"Vay! enişte, ben Melisa'yım. Yani Aslı'nın en yakın arkadaşı diyelim. Normalde vallahi ilk görüşte ısınmam ama sana ısındım, yani çok konuşmam ama seni sevdiğim için böyle davranıyorum. Neyse bana Melisa diyebilirsin."
İkisi el sıkışıp tanışma işini tamamladıktan sonra Ateş kafasını bana çevirip,
"Kızım sen intihara kalkışmışsın bile."
Cümlesinin üstüne tek taraflı gülmüştüm çünkü Melisa kaşlarını çatmıştı.
Kantinde yer ararken, Kelebek ve Su'nun masası gözüme çarptı. Bizimkilere işaret edip oraya yöneldik.
"Oo gelmişler. Nerede kaldınız be?"
"Ben gelmiştim de Ateş bey geç geldi." Sonra da Melisa'ya dönüp onu tanıttım.
Biraz muhabbet dönüp, kaynaşmaya başlamışlardı bile.
"Melisa'yı da Whatsapp grubuna alsak sorun olmaz değil mi?"
Ateş yine atlamadan durur mu?
"Normalde bu kadar konuşuyorsa, telefonuma gelecek bildirimleri düşünüyorum da, bence sorun olabilir."
Melisa bir tane omzuna geçirip,
"Enişte deyip, bağrımıza bastık. Yaptığın terbiyesizliğe bak be, yazıklar olsun."
"Ateş, dalga geçme ya, al işte." İşte ben karışınca nasıl da kedi bakışıklı oluyor yavrum.
Yine gülmesini tutamayıp,
"Tamam sakin kız dayanışması istemiyorum, alıyorum."
Kafa buluyordu maldı işte ama seviyordum.
"Gençler lavaboya gidip geleceğim."
Kafalarını belli belirsiz salladıktan sonra kalkıp, aşağıdaki merdivenlere yöneldim.
Lavabonun kapısını açıp, ilk olarak aynadaki görüşüme baktım. Gayet iyi gözüküyordum. Saçımı azıcıkta olsa düzelttikten sonra işimi halletmek için tuvalete girmiştim.
Çıkmak için kapıyı açtığımda karşımda durup, gözlerini diken bir beden duruyordu.
Umarım şaka olmalıydı yada ben kafayı yiyordum.
Çünkü okulun üniforması ve o çakma kafasıyla karşımda duran Alara'dan başka biri değildi.
"Hoşgeldin yok mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bodrum Masalı (wattys 2017)
Fanfiction"Bak ben senin çevrendeki kızı saymıyorum, insan gibi bile değilim. Anladın mı? Sen düştüğünde, yanına gelecek, gözünün içine bakacak insanlar, dudağının kırpıntısına kadar izleyen o kız. Peki ben düştüğümde ne olacak? Güldü. Komik bulmaktan çok, z...