işinegelmezmi

252 27 17
                                    


"Ya Nazlı ben illa bu formayı giymek zorunda mıyım?" dedim dudağımı büktüm.
Tuğçe'nin bir anda ses geldi. "Valla Selinciğim, öğretmenler bir şey demezse bile Ali var. Çok inat edersen kendi elleriyle soyundurur seni sonra bir de giydirir." Hım, bu fikir çok cazip gelmişti. Denemek isterim.
"İyi o zaman, Ali Bey'i bir deneyelim." dedim ve göz kırpıp yatağımın üstünde serili deri ceket kombinini elime aldım.

👗💄👑

Odamızın içindeki geniş ve uzun boy aynasında yanyana gelmiş birbirimizi baktık. Üçümüzde ayrı ayrı çok güzeldik. Erkeklerinin dibi düşecekti resmen. Bunu hatırlayıp kıkırdadım.
Benim giydiğim deri ceket kombini, Tuğçe'nin giydiği siyah dar şort kombini ve Nazlı'nın mini elbise kombini..

Hey, bir dakika! Bana kızamazsınız. Kurallara aykırı gelmek ruhumda var.
Tuğçe elini şortunun arka cebine attı ve telefonunu çıkardı. "O zaman fotoğraf!" dedi ve telefonunu gözümüze doğru tuttu. Hep birlikte kıkırdadık. Bu kızları sevmiştim, okula belki bu iki iyi arkadaş için katlanabilirdim.
"Hadi o zaman poz verelim!" diye şakıdı Nazlı. "Ama seksi pozlar olsun!" diye resmen bağırdı Tuğçe. "Tamam, tamam!" diye sevinçle onları onayladım. Ben kızların ortasındaydım, sağ yanımda Tuğçe, sol yanımda Nazlı vardı.

Ben sol kolumu Nazlı'nın omzuna atıp dolgun dudaklarımın üstüne işaret parmağımı bastırdım. Tuğçe güzel yeşil gözlerini mayhoşça kameraya dikti, Nazlı ise gözlerini yukarı dikerek uzun kirpiklerini belli etmişti ve tabiki dudakları az da olsa aralık bırakmıştı. Tuğçe elini fotoğraf basma yerine yerleştirdi ve arka arkaya 3 fotoğraf çekti.

Çekilen fotoğraflardan ikinci olanı aralarından seçtik. "Instagram'a atıcam, okey?" diye sordu. Nazlı ile başlarımızı salladık.

Tam o sırada kapı çalmadan birisi kapıyı açtı. Aynanda gözlerimizi kapının olduğu yöne doğru çevirdik. Ali kapıda dikiliyordu. Ya buna özel hayata saygıyı öğretmek lazım..
"Kızlar? Hadi giyinsenize derse geç kalacaksınız." Ha? Bu çocuk saftı.
"Ali bu giyinmiş halimiz canım benim." diye söze atladı Tuğçe. "Kıyafetlerinizin yarısı gözümden kaçmış sanırım." dedi ve gözlerini tavana dikti.

"Ali, sana bize karışma hakkını kim veriyor?" diye ciddi bir şekilde sordum. "Hım.. Bir düşüneyim Selinciğim. Okul kuralları olabilir mi acaba?!" Dalga geçer gibi güldüm. Bu çok saçmaydı, kızacaklarsa bize kızarlardı. Ona neydi ki? "Kızarlarsa bize kızarlar, hadi şimdi ikile Aliciğim!" dedim gıcık bir tavırla. Ali benim umursamadığını gösterecek bir cümle kurdu.

"Hadi diyelim ki Selin burda yeni, Selin deli, Selin manyak, Selin sevgilisiz, Selin başı boş.. Ya siz kızlar? Nazlı, Savaş seni bu halde görse odadan çıkmana bile izin vermez. Peki ya sen Tuğçe, Emre seni böyle görse sonunuzun nerede biteceğini bence çok iyi biliyorsun.." İkisininde bir anda yüzü düştü, tüm güzel şeyleri gelip bozmak huyunda var sanırım. Ayrıca benim sevgilim olmasa bile başımın boş olmadığı kesindi. O vardı, Ali vardı. Başımın tatlı olamayan, itici belası.

"Başım boş değil Aliş, başımın belası sen varsın ya işte. Daha ne olsun?" dedikten sonra kapıya doğru yöneldim. Kapıyı açıp çıkmadan önce arkamı döndüm ve Ali'ye göz kırpıp öyle çıktım. Kalçalarımı kıvırtarak oradan uzaklaştım, dik yürüşüyümle, ayağımda topuklularla, üstüme yapışan yırtık kotumla herkesi etkileyecek güzellikteydim.

Güzel yüz hatlarım, koca gözlerim ve dolgun dudaklarım ise bana yardımcı oluyordu. Arkamdan gelen fısıltıları duyabiliyordum. Kızların kıskançlık nidaları, erkeklerin hayranlık nidaları ile karışmıştı.

Flashback.⚡️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin