G4

4 1 0
                                    

4. Bölüm

"Sadece benden nefret et. Sadece kendini sev"(Mr. Köprücük Kemiği-Yaz Öküzü)

Elimde olsa çöp kutusuna unutulmuş bir bebek gibi atacağım hayatım şimdi beni 'Kedi' olarak anan çetenin ellerindeydi. Ve ellerinde olan hayatım bana ilk defa bukadar değerli geliyordu ve hayatımı kurtarmak için herşeyi yapacaktım. Yapmalıydım. Çünkü çöpte unutulmuş bir bebekte olsa benim içn değerli ve bir okadarda özeldi. Hayattı lan bu!

Rutubet kokan ve çürümeye başlamış odaya karşı kapı gibi olan kapıya sanki kırabilecekmiş gibi bir kez daha omuz attığımda omzumun acısı ile yere attım kendimi. Kurtulamıycaktım. Ne kaderin aptal cilvesinden, ne bu salak çocukların elinden nede sarhoş ve ne yaparsam yapayım yargılayan Burcudan.

Yargılamaya başlamadan önce busefer gülmesi beni iyice delirtirken "Sana ne diyim artık. Demir kapıyı omzu ile kırmaya çalışan bir malmı?"demesi ayağa kalkıp bizi kedi gibi gördükleri icin minik bir kaba koydukları suyu Burcuya döktüm. Ayılması için. Ama salak gibi gülmeye devam etmişti.

Harbbiden lan. Ben daha demin demir kapıya omuz attım demi.

Kendi halime gülmeye başlayınca burcuda ıslak saçlarını geriye savurup güldü. Ama gülmesi uyku sersemliği ile kesilmeden kahkaha sesi değil ağlayan bir bebek gibi sesler çıkarmıştı. Sonrada susup zıbarmıştı.

Keşke bende uyuyabilseydim ama bu soğuk odada canımı kurtarmak içn cebellesirken uyumak için sarhoş yada aptal olmak gerekti.

Ve burcu aptal bir sarhoş olduğu için kolayca uyumuştu.

Ben ise duvarın kenarına çöküp etrafa bakıştım öylece. Keşke diyorum demiycem çünkü keskelere başlasam uzayıp gideceği gerçeği beni sayma diye uyarmaya yetiyordu. Sayamazdım.

Demir kapı gürültü ile açılınca ve kapının yaninda ve açılma yönünde olduğum için kapının üstüme açılması ve ezilmem bir olmuştu. Yinede ses cikarmadan hafifçe dogrulup beni ezen kapının arkasına saklanınca gelen her kimse onu göremiyordum.

Adım sesleri ve bir kaç derin nefes alış ardından odadaki kişinin

"ARDA!" diye kükreme si ile bunun bana 'Kedicik'diye hitap eden Poyraz olduğunu anladım. Hayvan gibi kükreyince kapının arkasına iyice sinmiştim.

Korkuyordum. Babam gitti ve geri gelmiycek diye korkmayan ben korkuyordum. Bu köpek ten korkmak gibi birsey değildi. Ben daha önce hiç kimseden korkmamıştım ve şimdi...bağırdı diye ağlayacak kivama gelmiştim.

İçeri daha demin bana mal gibi kızan ve sacmaliklar yapan yeşil gözlü çocuk girince ve "Ne oldu ne diye bagiriyosun!?"diye bir tepki verince iyice yerime sinip hızlı nefes alışımı gizlemeye çalıştım.

Şimdide tedirgin olmuştum.

Poyraz denilen maganda ayak seslerini bana doğru yaklaştığını belli etmek istercesine yere vurunca bir an burada olduğumu bildiğini sandim ama

"Kedi nerede!?"diye kükremesi ile hem bu konuda yanildigimi hemde bana dediği 'Kedi' şeysi ile sinirle dolup taşmamı sağlamıştı..

Allah aşkına bende kuyruk ve kulak varmıydı, nerem kediye benziyor lan!?

Arda minik miriltilarlaa küfür söyledi ve digerlerini Çağrıcağını söyleyip odadan çıktı. Buraya kadar herşey iyiydi ama uzaklaşmadan önce "Kapıyı da kapat!" Diye bağırması ile elim ayağıma dolanmış ve nefesim kesilmişti.

Siktir!

Siktir, SİKTİR!

Demir kapı önümden büyük bir gürültü ile çekilirken ve sertçe kapanırken yutkunmam boğazımdaki birşeymiş gibi oraya takıldı ve sırtı bana dönük olan Poyraza bakmamı sağladı. En azından şimdi şansıma minnet sunabilirdim. Sinirle ellerini Saçından geçirdi ve direk odadaki tek eşya olan yatakta uzanan Burcuya baktı. Gözlerim onun üzerinde hızla ve korku ile mekik dokurken kemer kısmında görünen silah ile sertçe yutkundum ve izlediğim aksiyon filimleri adına kurtulma şansı ile yanıp kavrulurken hiç beklenmedik birşeye imza attım.

Poyrazın sırtına atladım ve o "Kedi!" Diye kükreyip beni sırtından yakalamya çalışırken ellerimi onun boynuna, bacaklarimıda arkadan beline doladım. Düşmemek adına. Düşersem ölürüm. Ellerim titrerken kollarımla dolandığım boğazı sıktım ve o sağa sola dönüp düşmem için hareketler yaparken hayatımda birdaha asla olmayacak birşeye daha imza attım.

Silahı kemer kısmından kurtardim ve cok sevgili poyrazın sırtından atlayıp silahı onun kafasına dayadım. Nefes nefeseydik. Her ikimizde ama ben korkudam böyleyken o benim gibi birinin sırtında bulunmasi yüzünden böyleydi.

Sol kenarında altın rengi işlemler olan silah elimin altında titrerken nefesimi bir şekilde düzene soktum ve cok manasız bir tehtid savurdum. "Kıpırdama, vururum" diyip silahı kafasından çekip burcuya ulaştım ve onu uyandırıp gözümü Poyrazdan çekmezken güç almak içn Burcunun elini tuttum. Sesimin soğukluğu beni bole ürpertmişti.

Hayatımda okadar yaşadığım aptal şeye rağmen birgün biri bu durumda olacağımı hatta elimde silah tutacağımı söylese Gülmez ciddimi diye ona bakardım. İnanmak lazımmış.

Ellerim hayla titrerken burcunun az çok Ayık bedenini ayağı kaldırıp diğerleri gelmeden önce odadan çıkacağım sirada kapıda görünen bedenlerle ve elerindeki silahlar ile yutkunurken koluma dolanmış burcuyu yanıma çekip silahı nekadar korksamda Poyrazın alnına dayadım.

Eğer haklıysam-ki haklıydim- Poyraz denen it çetenin başı gibi birşeydi. Belkide ona silah tutmak şu ana kadar yaptığım en akıllıca şey olmasada buna mecburdum.

"Yaklaşan olursa patronunuz geberir demdi demeyin"diyince Poyrazın yüzünde bir gülümseme gördüm ve bir an titreyen elime hakim olamayıp silahı düşürmek üzereyken son anda toparlamıştım. Şeytanın yancısı bile bundan korkutu gulemezdi.

Sertçe Poyraza ve diğerlerine bakarken Poyrazın dudaklarının aralanıp söylediği kelimeler eve gitmeden önce ekmek almak için söz verdirtmişti bana.

"Bırakın gitsin."

Bırakın gitsin.

Dünyanın en güzel kelimeleri..

Arda denen yeşil gözlü bana bakıp diğerlerinde silahını indirmesini istermiş gibi silahı arka cebine koyup kapıdan geçmem için bir boşluk bıraktı. Ben titreyen elime hakim olamayıp ve eve gitmek içn koşmaya başlamıştım bile.

Barın üst kısmına çıkıp sonrada o 3 köpeği umursamadan nasıl çıktık hiç bilmiyorum..ama bu günü asla unutamazdım.

***

Evden içeri girip ayakkabılarımı kenarı fırlattım ve bir kolumda Burcuyla birde elimdeki ekmek ile ve omzumda duran kulağıma yasladığım telefonla salona ilerledim.

"Bugün burcu burada kalsın olurmu Yelda teyze." Dediğimde salonda oturmuş kanalı nereden bulduğu hakkında bir bilgi sahibi olmadığım şekilde WWE izleyen abim yayıldığı koltukta bana dönüp hayırdır dermiş gibi bakınca poşetteki ekmeği ona uzattım.

"Peki kalsın ama yarın sabah okula beraber gidin olurmu? Geç kalmayın."diyen Burcunun annesi daha birşey dememe izin vermeden telefonu kapatınca bir kaç saniye telefona boş boş bakıp abimin kafasına fırlattım. Bunu yapınca burcu bana tutunamadı ve yeri boyladı.
Sinirlerim altüstü. Gecenin dördünde nereden açık market buldum onu bile bilmiyordum. Koşmaktan acıyan Ciğerlerim yanarken takip edilmediğime emin olduğumda ise silahı barın yakınlarında bir yere firlatmıştım. Birde dönerken birşey olmamış gibi iki ekmek almıştım.

"Birdaha bana nasılsın? Naber? Gibi sorular dışında birşeyler le gelirssen kötü olur Okan!"diye bağırdığımda abim kendini savunmaya geçmek adına ayağa kalktı ve dibime girip korktuğumu sanarken

"Ben senin abinim gerizekalı! Abi diyceksin Okan değil!"diyerek tükürük sacarak konuştuğunda içeri giren Derin ile konuşmama hakkımı kullanıp yeni uyandığını belli eder şekilde gözlerini ovalayan Derini umursamayıp Burcuyu yerden kaldırdım ve kendi odama geçtim. Ama sinirden fokur fokur kaynayan kanımı Kapıyı çarpmadan once Derinin abime söylediği şey dondurmaya yetmişti.

"Babam...yarın geliyormuş."

Zaman ayırdığınız için teşekkürler :)






🔱 GülümseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin