Herkes ikişer üçer ilerliyor, bir bir üzerleri aranıyordu. Az önce bakıştığı kadının cebinde bir atma bıçağı gördü Kai. Turunculu kadının üzeri aranmadan gemiye bindirildiğini gördükten sonra oda ister istemez Cole gibi düşündü. " Ya bu yolun sonuda çıkmazsa? "
…Kendinden bir öndeki adamın üzeri aranırken suya bir şeyin çarptığını hissetti. Tok ve yüzme bilmeyen biri için iç hoplatan bir ses. Ona neleri anımsatmadı ki? Hayır sırası değil! Annesi ve babası hoşçakal dediği günden beri endişe var, ama korku yok. Olmayacak. Asla! Biri kardeşine sahip çıkacaksa, o Kai değilde kim olacaktı? Eğer onun için gelecekte birşeyler ters gidecekse bunu Kai hariç kim tahmin edebilecekti?
" Geri dur kardeşim." dedi Kai kahverengi gözleri Nya'nınkilere ilişirken. Bileğini tuttu ve geri bir bakış attı. Nya bu bakışı çok iyi bilirdi, Kai'ın kendisi için en iyisini istemesi gibi. Nya çocukluğundan beri Kai'a asla ısrar etmezdi. Kai ' hayır' diyorsa; Nya için de ' hayır' dı. Ve bu sefer de ısrar etmedi. Üç- beş adım gerisinde… yapabileceği tek şey gibi sadece izledi. Önce abisinin sonra Jay ve diğerleri için en iyisini ummaktan başka artık elinden ne gelebilirdi?
Çok geç olmadan Nya'nın yanına koştu Jay. Mavi kuşağını onun soğuğa inat biçen sıcacık tenine dolarken son bir kez alnından öptü. Sonra Nya şöyle dedi; " Peki şimdi yol nereye? " Jay ne diyeceğini bilemedi. Çok fazla soru olduğu gibi tek bir cevap bile yoktu. Başını göğe kaldırdı. Martı sesleri ve rüzgardan ilham aldı. Jay üzerine gölge vurmuş bu hayatında yaptığı en iyi şey gibi olmayan bir umudu yoktan var edebildi. Ona sadece şunu söyledi; " Sana beni biraz özletecek bir yere. Rüzgar artık nereye götürürse." ve eli Nya'nınkinden usulca kayıp gitti... Eskisi gibi çocuk değildi Jay. Nerde ne yapması gerektiğini gayet iyi bilen, yokluktan buraya kadar gelebilmiş bu adam gerektiğinde herşeyini mazide bırakabilirdi. Kim bilebilirdi? Gülücüklerin ardına sinmiş sadece bir ruhtu onunkisi. Ama kolla kendini dünya; o çocuk artık yirmi üç yaşında.
Sıra Kai'a geldiğinde görevli adam Kai'ın koltuk altlarından parmak uçlarına kadar didik didik arıyordu. Bu onu biraz huylandırsada yaşının ona verdiği ağırlıkla sadece şuan ve ilersini düşünmeyi tercih etti Kai. Üzerinde herhangi bir silah taşımadığı için kendini şanslı saydı... İlk kez. O eski çocuksu tavır, geçmişe dair diğer herşey gibi mazide bırakıldı.
Cole da Rei'e baktı. " Nya'yla kal" der gibi. Yada az evvelki gibi baktı. " Yanlış yapıyorsun" Yine, yine ve yine. O hep bakardı. Onun sözleri bakışlarıydı. Belkide arada bir saçını okşaması, elini tutması. Sanırsın iki sevgili. " Kalıyorum" dedi Rei ona. Cole bıtkın bakışlarla ona bakarken tebessüm edemeden edemedi. " Peki " dedi. Sadece " Peki" Anlaşılan o ki; yine at içine Cole tüm enişlererini. At, at. Devam... Ama nereye kadar?