İçeri girdiğinde göreceği her bir isme , yada yenilecek daha nice tokatlara yumruklara kendini hazırlayarak lokanta kapısını araladı Kai...
…İçeriye attığı ilk adımında kaloriferlerin sıcaklığı iliklerini ısıttı. Fakat o eller, yanaklar ve dudaklar yine asla ısınmayacaktı. Kısık bakışlarla etrafına bakındı. Çocuksu bir ses arka masalardan " Buradayız Kai!" diyerek el sallarken Karaoğlan, Kızıl'ı bileğinden sıkıca kavradı. Düşünüyordu Ateşoğlan; " Gitsem olmayacak, geri dönsem hiç olmaz." diye. Öylece yeri izlerken 'O' ne isterdi diye sordu kendine. Ayakları ileri varırken kimseyle göz kontağı kurmadan oturdu masaya. Hemen Lloyd'un yanına. Basık hissediyordu Kai. Ensesinden bastıran bir kuvvet varmış gibi başını öne eğdi.
Karşısında oturan Cole'un baskısıydı. Cole, özellikle Kai'a gözlerini dikerken gür kaşlarını çatıyordu. Bir yandansa kardeşinin bileğinden tutmaya devam ediyordu. Her an kalkıp giderse diyedir belkide. Gerçekle yüzleşmeyi öğretiyordu ona birnevi. Siyah gözlerini Kai'dan kaçırdığı her saniye tuttuğu bileğini daha da sıkıyordu. " Ona bak, iyi bak. Ve acizliğini gör kardeşim" der gibi dürttü Rai'i. Nya ise Cole'un diğer tarafında otururken mavi gözlerini dikti Kai'ın üzerine. Bir an ayırmadı. Kai kardeşinin yüzünde hiç bir sitem bulamadı. Bu masada çekinmeden gözlerinin içine bakabileceği tek kişi dahi yoktu. Sonunda ağzından iki kelime çıkarabildi. " Affedin beni." Sonra şöyle dedi Jay; " Nasıl affetsinler seni. " Kai da dahil daha önce kimse Jay'den böyle yumuşak tınılı bir ses duymamıştı. Herkes birbirinin yüzüne baktı. Ne Jay'le Cole'un, Ne Nya'yla Katty'nin yada başka kimselerin arasında dargınlık olmadığını biliyorken ortalığı karıştıran, aileyi dağıtan ismin kendisi olduğunu anladı Kai. " Biliyorum" dedi.
Sonra Cole ayağı kalktı; " Neyi biliyorsun! Allah aşkına ya NEYİ BİLDİĞİNİ SANIYORSUN! " diyerek avuç içini masaya vurdu. Lloyd'un önündeki su bardağı yere düşüp kırılırken, o şiddetle masanın üzerindeki hashiler yerinden sıçradı. Etraftaki insanlar Cole'a bakıyordu. Rai Cole'un bileğinden tutup yeniden yerine oturttu. Az önceye kadar sabretmeye çalışan Cole'un sinirden ellerinin titrediğini hissetti Rai. Kai eğilip yerdeki kırık cam parçalarını yerden toplarken şöyle dedi; " O zıkkımın beni nasıl bir adama çevirdiğini biliyorum. Kardeşime bile benim abim bu değil dedirtecek kadar değiştirdiğini biliyorum. " diyerek devam etti Kai, başını kaldırıp Nya'nın gözlerinin içine dalarken. Cam kırıklarını toplamaya devam etti, irili ufaklı. " Biliyorum, çünkü yaşadım. Ailemden geriye kalan bir kardeşim birde siz varken kıymetinizi bilemedim. Sende haklısın Cole. Benim gibi aciz bir herif ne bilebilir ki? Ama senden de çok şey öğrendim. Herşeyden önce bana nasıl bir abi olunur onu öğrettin. Güç bela, burnumdan kan getirene dek. Yinede teşekkür ederim. Bende bunları zor yoldan öğrenenlerdenimdir? …Kim bilir? "
Kai'ın sesindeki pişmanlık tınısı Cole'un bile yüreğine işlerken cam parçalarını usulca masanın üzerine bıraktı Kai. Herkes onu dikkatle dinledi. Bu sefer sözün bitti yer Kai'ın dudaklarının arasındaydı. Camları gösterdi Kai. " Bizde bir zamanlar az önceki bardak gibi bir bütündük. Ama bir parçamız eksildi diye dağılacak değildik. Zaten aileyi dağıtan da bu sebep değildi. Biz öyle böyle yine devam edebilirdik. Ayaklarımızın üzerinde durabilirdik. Ama biliyorum. Sizi ben dağıttım. Parça parça, tıpkı bu cam kırıntıları gibi. Allah belamı versin benim. Ama bilin; sizden başka kimim var ki?… Sadece merak ediyorum. Bugün hanginizin dudaklarından ''Ninja" çıktı? Çok basit görünüyor aslında. Altı üstü iki hece beş harf. Ama sen dememiş miydin Lloyd; Ninjalar pes etmez, ninjalar peşinden koşar, ninjalar 'kovalar' diye? İsterseniz beni almayın aranıza, hiç önemli değil. Bensiz de olur, Zane'siz de olduğu gibi. Çok mu birşey eksilir sanki? Ama bunu neden kendinize yapıyorsunuz? Hayatın için koş, kovala! …Ki birgün elinden kayıp gitmesin. Yinede inanıyorum. Biz bir araya yine geleceğiz. Ama öyle ama böyle. Çünkü zorundayız, çünkü biz ninjayız! " Diyerek gitmeden önce son bir kez herkesin gözlerinin içine baktı Ateşoğlan her ne kadar Rai gözlerini kaçırsada. Gruldayan karnını susturdu. Hayır, iştahı falan da kalmamıştı artık Kai'ın. Ardından usulca lokanta kapısını aralarken bir iç geçirdi. Rahatlamıştı belkide. İçini dökmek az da olsa omuzlarını hafifletmişti sanki. Peki şimdi yol nereye?…