''Evet efendim tüm orkideleri kendi ellerimizle yetiştiriyoruz.'' önümdeki bayana orkidelerimi överek anlatmaya devam ettiğimde kafasıyla onaylayarak etrafa göz gezdirdi.''Buranın sahibi nerede?'' Sağa sola baktıktan sonra kendimi işaret ederek konuştum.
''Sahibi benim.'' Beni göz ucuyla süzdükten sonra konuşmaya başladı.
''Sahibinin yakışıklı bir beyefendi olduğunu söylemişlerdi.'' Kendimi gösteren parmağımı karşıdaki dükkana doğru yönelterek gülümsemeye çalıştım.
''Yanlış olmuş olmalı.Bahsettiğiniz yer karşı dükkan.'' Cevap vermeye gerek bile duymadan koluma sertçe vurarak kapıdan çıkıp karşıdaki dükkana doğru yöneldi.
''Her şey karizma olmuş be.'' Ji Hu söylenerek yanıma gelmişti. Sinirlenmemeye çalışsam da artık sinir kat sayım zorlanıyordu. Her gelen müşteri ya karşı dükkanı soruyor ya da onun hakkında bilgi almaya çalışıyordu. Neredeyse bir haftadır düzgün bir satış yapamamıştık bile.Yüzümü asarak günlük gelirlerin ve giderlerin hesaplamasını yapmaya başlamıştım ki dükkanın kapısı yine açılarak içeriye iyi giyimli bir çocuk girdi.Yüzüme bakarak gülümsedikten sonra konuşmaya başladı.
"Merhaba ben Park Jimin.Acaba sizinle dükkanınız hakkında konuşabilir miyim?" Elimdeki kalemi aldığım gibi yerine bırakarak ona oturması için gösterdiğim yere dikkatlice oturup sıkı kravatını düzeltti.Uzun bir süre birbirimize bakarak sessizliği bozmadığımız da sıkılmış bir şekilde boğazımı temizledim.
"Buyurun ne konuşacaktınız?" Sonunda sessizlik bozulduğu için rahatlamış gibiydi.Önüme bir kaç belge koyarak konuşmaya başladı.
''Ben aslında sizin dükkanınızı devralmak istiyorum.'' Cevap vermediğimde sanki açıklayamamış gibi tekrar açıklama gereği duyarak bir kez daha konuştu.
''Dükkanınıza talibim.'' Gözlerimi onun yüzünden çekerek önümdeki belgelere yönelttiğimde başımızda durup bizi izleyen Ji Hu'da aynı şekilde belgede yazanlara bakıyordu. Bir kaç istek ve devralma hakkında genelde gördüğüm şeyleri görünce önüme koyulan kağıtları elimin tersiyle ona doğru ittim.
''Teşekkür ederim ama burası bana annemden yadigar.'' Park Bey'in yüzünde bir asılma gördüğümde Ji Hu bir anda bağırdı.
''10.000 Dolar mı?'' Karşımdaki adam gözlerini benden çekerek Ji Hu'ya odaklandı.
''Evet.'' Ji Hu gözlerini adamdan ayırmadan beni dürtüklemeye başladı.
''Burası için 10000 dolar teklif ediyor Seo Yeon! Bu ne kadar Won biliyor musun?'' Beni dürtüklediği elini tutarak kulağını dudaklarıma yaklaştırdım.
''Ne kadar Won?'' Adama bakmayı kesip kulağıma fısıldadı.
" Çok Won.'' Yüzümü ondan çekerek tekrar kağıdı itekledim.
''Teşekkürler ben burayı satmayacağım.'' Park Bey arkasına yaslanarak etrafı süzdü.
''Burası için çok iyi bir fiyat teklif ettim.Neden bir düşünmüyorsunuz?'' Yumruğumu sıkarak ayağı kalktım.Benim dükkanımı mı küçümsedi o?
''Sana burası benim annemin yadigarı dedim değil mi? Zampara!'' Korkmuş bir şekilde yerinden kalkarak kağıtları da masadan aldı.
''Bir daha asla böyle bir fırsat elinize geçmeyebilir hanımefendi!'' Yumruğumu kaldırdığımda hemen kenarı çekilerek dükkanın kapısına doğru ilerledi. Bende peşinden giderek kapıyı sertçe kapattım.Açık işaretini de ters çevirip kapalı yaptım. Sinirle ileri baktığımda kendi dükkanının camından burayı seyreden Jin'i gördüm ve sinirlerim iyice üst seviyeye çıktı. Onun ifadesiz ve şaşkın suratına karşı dil çıkartıp perdelerimizi kapattım.Buraları asla bu herife bırakmayı düşünmüyordum. Asla!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
flower ❀ kim seokjin ✔️
Hayran KurguKiraz çiçekleri açıyor sanırım Kış sona yaklaşıyor Ben seni özlüyorum #SpringDay