Bölüm 10|Yıkım

10 4 0
                                    

Merhaba. Öncelikle bayramınız kutlu olsun, mutlu bayramlar! :)

Bölüm için gerçekten çok uğraştım. Beğenirseniz lütfen destekleyin... Sanırım kilit bölüme geldik. Düşüncelerinizi söyleyin ben de doğru mu gidiyorum bileyim. 

Bu şarkının anlamı çok büyük. Mutlaka dinleyinn! 

İyi okumalar:)

-----

Bardaktan boşalırcasına yağmur damlaları her yeri işgal ederken pencereden uzunca bir süre bu güzel manzaraya baktım. Denizin güzelliğini göz önüne süren evin en güzel yerinde olduğumu düşünüp kendimi teselli etmeye çalıştım. Bugün hava normale göre oldukça kapalıydı ve bu insanın istemeden de olsa modunu düşürüyordu.

Kapımın açılmasını beklerken kıyafetleri teker teker incelemiş, bütün çekmeceleri karıştırmıştım. Bir yanımda filmlerde olan gizli kapıyı bulma umuduyla yanıp tutuşuyordu. Ama bu sadece benim hayal gücümün saçma sapan sanılarından biriydi.

Kapının kilidi iki tur döndükten sonra aralandı ve ardından gıcırdayarak açıldı. Gölge içeri girdi ve gözleri odanın içinde dolandıktan sonra bende takılı kaldı. Baştan aşağıya süzdükten sonra yükünü diğer ayağına vererek ellerini göğsünde birleştirdi. Dünkü halinin aksine gayet mutlu görünüyordu. Yüzünde oluşmuş olan bencil gülümseme insanın sinirlerine dokunuyordu.

"Sevgili amcacığım seni kahvaltıda bekliyor."

O ana kadar aklıma girmeyen tavşan suratlı kalbimin hoplamasına neden oldu. Boş boş gözlerine baktım. Konuşmayacağımı anlayınca homurdanarak omuzlarını düşürdü. "Sana orada dikilmen için söylemedim. Hadi."

Gözlerimi devirdim ve yanına yürüdüm. "Nasıl iğrenç bir işe bulaştım ben?" Kendi kendime sorduğum soruyu Gölge'nin yanıtlamasını beklemiyordum. "Aynısını ben de durmadan kendime soruyorum. Ama sonuç... Hüsran, güzelim."

Onun ukalalığını görmezden gelerek odadan çıktım. "Bir karar vermem gerektiğini biliyorum, amcan benden cevap bekliyor." Gölge beni dinlediğini belli edercesine başını aşağıya yukarıya iki kez salladı. "Ve biliyorum istediğini her türlü alacak; ama ben hazır değilim. Gerçekten bunu yapamam."

Gölge ağzını açmadan birkaç adımla önüme geçti ve basamaklardan yavaşça indik. Sanki benim gibi o da amcasını istemiyordu. Zaten anladığım kadarıyla birbirleri arasındaki şey sadece çıkar ilişkisiydi.

Mutfağa girdiğimizde büyüklüğü bir an başımı döndürdü. Kocaman yemek masasının tahmin edileceği gibi başköşesinde tavşan suratlı Sertan oturuyordu. Bizim oturacağımız yerlerde servislerimiz hazırdı. Gölge ile yan yana yerlerimize geçerken üzerimde çok fazla gerginlik vardı.

Sertan bugün takım elbise giymiyordu. Açık mavi, polo yaka bir tişört ve siyah bir pantolon giymişti. Gözlerini benden ayırmaması diken üstünde oturmamı sağlarken kafamı dağıtmak adına önümde duran domatesler tabağıma koyuyordum ki Gölge dirseğime hafifçe dokundu. "Sen domates sevmezsin. Peynirler orada," dedi göz kırparak.

Bakışlarını takip ettiğimde kâsenin içinde duran dilimli peynirlere baktım. Ağzımı açmamak için kendimi sıkarken yeniden Sertan ile gözgöze geldim. Gözlerindeki tatminlik ve haz beni tepeden aşağıya sinir ederken Gölge'nin domatesi sevmeyip peynirin favorim olmasını nasıl öğrendiğini sormadım.

Sertan elini havaya kaldırdı ve mutfağın içindeki hizmetlilerin gitmesi için elini salladı. Kadınları dışarıya çıkana dek onları izledim. Yüzümdeki korkmuş ifademi hayal edip kendime çeki düzen verdim. Bir anda sıcak basmıştı ve bunaldığımı vücuduma yayılan ısıyla hissedebiliyordum. Kalbimin çarpıntısı hızlanırken sakin olmak adına nefes alış verişlerimi derinleştirdim.

GÖLGE PEŞİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin