Seni sevmeye ölüyorum.

58 8 2
                                    


Yar gözüne bakmayı bilmeyenler,
elbet birgün boğulur O okyanus’da...
inanarak o yola girenler görebilir sonunu,
yarı yolda dönenler değil…

El yordamıyla serdim yüreğime bütün ketum cümlelerimi,

Kelimelerden kelime beğen kendine ey aşk..!
Her harfi zehirden acı,
nefsin elinde en kârlı zararlı...
Düştüğü yürekleri darmadağın eden,
Düşürdüğü yolları keşiften keşife sürükleyen.
Bir harfinin zikri,musalla taşı soğukluğu.
Üç harfinin kutsallığı yangın…
Kullanıldığı her cümlenin hatmi ölüme meyleden.

Toplasan beş para etmez,
aslı astarından paha biçilmez...

ey üç harf’li kutsal kelime...
ey iki kişilik cinayetlerin mekruh yüzü,
Yaşadığın yüreklerin,
yıktığın kalplerin hakkı için,
dindir içimdeki Nil karası özlemi.

İçimde yangın var ey Aşk...

Arıyorum; yangınımda yanmayacak olanı,
Arıyorum; aranmakla bulunmayacak olanı,
Arıyorum; bulunduğunda herşeyi küle çevirecek olanı,
Arıyorum;yüreğimdeki yakını,yakınımdaki yüreği , yüreğimdeki seni...

Şimdi;
koca bir şehir yıkılıyor yüreğime,
gözlerimin önünde,
Suretini hayatıma kabul edeli beri
mücadelelerle iç içe,
savaşlar içinde cepheden cepheye sürüklenmekteyim.

Her defasında en ağır darbeyi sol yanımdan yedim.

Hep bir savaş halindeydim...
Ben ve ruhum,
ruhum ve sen,
sen ve ben...
Ne kadar karışmışız birbirimize,
çözmeye çalıştıkca ömrümden Sen kaybettim...

Aynı şehirde nefes aldığımızı yağmur yağdında hissediyorum artık,
Sen şehrine yağan yağmurlara dalıp giderken,
Ben çiseleyen her damlada seni görüyorum...
Yokluğunun yüreğime hediye bıraktığı
kara bulutlara hapsediyorum sonra her damlanı.

C/ismin yüreğime her dokunduğunda,
topraklarıma sen yağıyorsun çisil çisil...
Yitirilmiş şehrimin en kurak toprakları bile yeşeriyor birden...

Sonra; toprağımda büyüttüğün güllerin diken olup batıyor h/içime
yaşattığın acı Aşk kaybına sebep oluyor,
ve ben neden sonra anlıyorum.
Yüreğime çiseleyen her damlanın seni bana dahada susattığını...

içimde ,varlığından hediye
patlamayı bekleyen bir volkan var şimdi.
Her lahzada alev püsküren...

Kalbim her ne kadar inkar etsede,
bir ömrü sıyırırcasına bıçak edasıyla…
farkına varıyorum istemeyerekte olsa.
Sen bana aşk değil(d)in oysa!

Bunu yüreğime inandırmaya çalışıyorum.
Masum bir çocuğun saf bir masala kanması gibi…
Aniden sarsılıyor içimin tavanı,
Ben içime aşk kaçtı sanıyorum..!

Sonra ,
yüreğime kurduğum beşikte sallıyorum en masum Dua’larımı,

Durma..!
Amin’le hadi bu sevdanın sonunu...

Kaç çığlık biriktirdim senden habersiz Sol cebimde…
Gittiğin her geceye bin ah,
Gelmeyi başaramadığın her günün üstüne sessiz Dua’lar serdim...
Bilmedin..!

Gözlerimden yüreğime damlarken,
her damlan içimi eritti
eridikce sana dahada susadım.
Bilmedin..!

Dilindeki en ağır kelimeleri kuşanarak yüreğine,
Her adımı cenk meydanı
cehennem yanığı bir dil yar’ası bırakarak ardında…
Gittin…

Her gidişinde arttı yüreğime yüklediğin ah’lar,
Her gidişinde tekrardan yıkıldı fethettiğin şehirlerim,
Her gidişinde mutsuzluk yüklü yağmurların yağdı üstüme,

Sen gidemeyerek,ben yanarak acı çektik.
Çektiğimiz acıları aşk zannettik…

Bağışladım Meleklere en saf duygularımı...

En hevesli yanım bile sağır olmuşken sana,
vurma cism-i meftunu/nu yüreğimin kıyılarına.
Çek sularını topraklarımdan.
Sana ç/ağlayan bütün yanlarımı aldım yanıma
çoktan açtım yelkenlerimi yokluk deryasına....

Yaşanmışlıkları O’ndan bir hediye olarak gördüğümüz gün
herşey için çok geçmiş olacak belki.
Ve ellerimizi açıp Dua Dua dökülecek dilimizden...
Son bir şans daha...
Ama,Ölüm temizleyemeyecek harf kalabalığımızı...
Susacağım,
susacaksın,
sükutlar konuşacak suskularca…

Adını mahrem kılıyorum adıma
Öğrendiğim bütün kelimelerimi asıyorum yüreğinin tavanına,
Ve Seni sevmeye ölüyorum…

Gökhan Yalçın

Nar-ı Aşk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin