Yaşadıklarımızdan değil,
yaşayamadıklarımızdan çalıyoruz ömrümüzü,
ölümden değil,
doğum gününe tesellimizden yaşlılığımız..!Zora koşuyorum ömrümü her nefeste
( Sevdaya bu kadar meyilli iken
Aşk’a haram kılınışımız nedendir? )Aşk bir lâ mabedi kadar kutsal,
bir efsa serinliği kadar mübarek ...
Bir dokunsan binbir yerinden ah sızdıran...
Dokunabilene Aşk olsun.Sahi..!
iyilerin kaderi hep aynımıdır,
en deruni sevdalar olur mezarları...Üşüme diye eflatuni dua’larımı örttüm üstüne,
açma gözkapaklarını,
dokunmasın kimse gözbebeklerinin mahremine...En güzel uykuna yolcu etmeye iniyor bu gece melekler,
meyledip dua’larının üstüne,
yetiştiriyorlar Rahman’a en derin yakarışlarını ...Hadi kapat gözlerini AşkÜstü,
All/ah/ıma emanetsin...Adını kalbime ateş ile kazıdığın günden beri,
dindiremedim içimdeki yangınları,
isminin dokunduğu her yer
iliklerime kadar alev huzmesi ..!
Yüreğime derin bir okyanus döksen
durulacak belki sızım.
Kapattın madem yüreğini bu Aşk’a,
kendinide sakla zemheri soğuğunda yağan
bir çiğ tanesine...( Sevdaya bu kadar mübarek iken,
Aşk’a na-şinas kalışımız nedendir ? )Yüreğinin soğukluğu vuruyor,
sevgim sancıyor galiba.
Çekil kıyılarımdan Allah aşkına..!
Her adımın cenk meydanı.
Dokunduğu yer yakıyor her lahzadaBize hep uzakları tarif etmişler,
o kadar uzaklarda değil meğer yanı başımızda,
alayımsı bir serzenişle
ona yönelmemizi bekliyormuş Aşk...Bir yürekte tek olmak için çabalasaydık,
aynı yüreğin ortasına bağdaş kursaydık mesela!
En güzel ziyafetini yaşatacaktı belki bize bu sevda...( Sevdaya bu kadar diri iken,
Aşk’a ölü doğuşumuz nedendir? )Gökhan Yalçın
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nar-ı Aşk
PoesíaGökgürültülü sağanak yağışlı bir aşkın engebeli yollarında fırtınalara ,çöl sıcaklarına göğüs geren ve Beşeri aşk'tan İlahi Aşk'ı bulma yolunda olan bir adamın hikayesini şiir dili ile okuyacaksınız. Birileri beğensin diye değil , yaşadıkları anla...