Gözpınarlarımdan akan damla damla yaşlar Zeus'un okul tişörtünü yavaş yavaş ıslatırken, senelerdir tuttuğum acılı hıçkırıkları içimden salıvermiştim. Şimdiye dek beni göğsüne böyle sımsıkı basan, beni böyle güvenle saran olmayışına da ağlıyordum. Gözyaşlarımı görüp kafasını çeviren bir anneye sahip oluşuma, kendimde hissettiğim eksikliklere, sevilmeyişime ve henüz yeni tanıdığım bir çocuğun göğsünde hıçkırışıma daha da ağlıyordum. Ağladıkça ağladım, ben hıçkırdıkça Zeus'un bedenimdeki kollarını daha da sıklaştırdı, sakinleşmem için başımı okşadı. Başımı göğsünden kaldırdım ve ıslak gözlerine baktım.
"Bunu sana kim yaptı suskun kız?"
Zeus'un sorusunu yanıtsız bırakıp ağlamaya devam ettim sessizce. Bedenimde sıcak tenini hissediyordum ve bu his bana çok uzun zamandır yabancıydı. Kalbimde sıcaklık hissetmeyeli seneler oluyordu.
"Lâl susma."
Zeus'un titrek sesinden sonra oturduğum sıradan ayaklandım. Onun sıcaklığından ayrılıp ağrıyan bedenimle gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim.
"Desteğin için teşekkür ederim Zeus. Ama lütfen, bana umut verme. Yalnızlığımla baş başa bırak ki sevdiğim birini yitirmekle bir daha yara almayayım. Zar zor sarıyorum zaten."
Zeus söylediklerime şaşırınca durakladı, gözlerimin içine bakakaldı. O da herkes gibi benim duygusuz olduğumu sanmıştı ve bu beni şaşırtan bir durum değildi.
Çantamı sırtladım ve yırtılacakmış gibi hissettiğim ayak tabanlarımı sürükleyerek sınıftan çıktım.
Eve varana dek hiç ağlamadım. Kimseye ve hiçbir yere bakmadım. Tek hissettiğim şey tenimi ürperten rüzgâr, kalbimi içten içe yakan o yabancı hisler ve içinde binbir düşünce dolanan beynimdi. Bedenim uyuş uyuştu. Yanımdan insanlar, sokak kedileri, çocuklar, arabalar geçip gidiyordu ama benim beynimin içindeki uğultudan ben hiçbirinin sesini duyamıyordum. Aklımda o birkaç saniyelik cennet canlanıp durmasına rağmen kalbim o cehennemi yaşıyordu. Şelale'nin sözleri yankılanıyordu kulaklarımda, uğulduyordu. Yavaş yavaş gözlerim kararıyor ve kanım çekiliyordu sanki. Bedenimin buz tutması soğuk havadan mı yoksa içimde ki acı mıydı çözemiyordum.
Eve varınca boş dairede ayakkabılarımın sesiyle yatağıma attım kendimi. Kızgındım, kendime. Bir çift güzel göze, narin dudaklara ve ipek gibi sese kanışıma kızıyordum. Sonucunu bile bile hata yaptığım için kızıyordum. Zeus'u öylece ortada bıraktığım için kızıyordum. Aklımdan çıkmayan o sımsıcak dudakları tattığım için kızıyordum.
Uyumak için gözlerimi yumduğum an gözlerimin önünde o belirdiği için sinirle sıçradım.
"Çık aklımdan! Gülüşünü al ve git!" Ellerimle saçlarımı çekiştirip cenin pozisyonunda yatağa gömüldüm. Ağlamaya devam ederken yavaş yavaş gözkapaklarım acıyla çöktü. Zihnimde Şelale'nin derin bakışlarıyla sızıverdim yorgunluğumdan.
Sabah uyandığımda, güneşin gülümseyen yüzü odamı bembeyaz aydınlatıyordu. Yastığımın altında titreyen telefonumu fark edince yarı kapalı gözlerle alıp ekranındaki ismi okudum; Şelale.
Yeni bölüm istediniz, ben de içimi döktüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaldırım Taşları
NonfiksiSen ve ben sevgilim; iki farklı caddede aynı yerinden kırılan, aynı köşesinden çiçeklere yer açan kaldırım taşları gibiyiz.