Sabah olduğunda Timur erkenden kalkıp televizyonu açtı. Küçükken en sevdiği şey buydu. Sabah kalkıp çizgi film izlemek, fakat bu sabah biraz garipti. Hangi kanalı açarsa açsın, aynı uyarıları gördü. Sürekli alt yazı geçiyordu. Timur hemen abisini uyandırdı. Tuna gördüğü uyarılar ile şok oldu. Alt yazılarda, "Ülke genelinde hatta dünya genelinde kimsenin dışarı çıkmaması gerektiğini ve olağanüstü hal ilan edildiği yazıyordu. Nedenini merak etseler de hiçbir kanal nedenini açıklamıyordu. İkisi de şaşkınlıkla birbirlerine bakakalmışlardı. Ne yapacaklarını düşünürken akıllarına anne ve babasının yolda oldukları ve gittiklerine dair hiçbir haber alamadıkları geldi. Sabahın erken saati olduğundan aramadıklarını düşündüler ve Timur hemen telefona sarılıp annesini aramaya başladı. Telefonu kapalıydı. Babasını aradı fakat ilginç bir şekilde babasının telefonu da kapalıydı. Ne yapacaklarını düşünürlerken televizyondan farklı bilgiler öğrenmeye çalıştılar. Akıllarında çok sayıda felaketler canlandı. Savaş, Darbe, Deprem, Kıyamet gibi... Timur abisine, "şimdi ne yapacağız?" dedi. Tuna, "Bu akşam neler olup bittiğini anlamamız gerek, yarına kadar evde kalıp annemlerden haber bekleyelim, herhangi bir gelişme ne yapacağımızı olumlu bir şekilde etkileyebilir, bize elbet ulaşacaklardır," dedi. Timur'a bu cevap mantıklı geldi. Kapıyı kilitleyip beklemeye başladılar. İkisi de pencerenin önünden hiç ayrılmıyor, neler olup bittiğini anlamaya çalışıyorlardı. Akıllarına komşularına sormak geldi.
Tuna apartmandaki bütün komşularının kapısını çaldı fakat hiçbiri kapıyı açmadı. Evde bile olmayabilirlerdi. Telefon ile annelerine ulaşmaya çalıştılar ama telefon yine kapalıydı. İkisi de kendilerini kapana kısılmış gibi hissettiler. Pencere kenarına geri döndüler. Dışarıda az sayıda kişinin koşuşturmasını ve ellerinde poşetler ile evlerine döndüklerini gördüler. Dikkat çeken bir şey daha vardı. Her yaz erik yedikleri yaşlı ağacın dibinde bir kadın vardı. Diğerleri gibi koşmuyor ve panik halinde gibi de gözükmüyordu. İlginç olan diğer yanı ise, teni soluk gözleri kanlı ve ayakta zor duruyordu. Timur abisine, "Ona yardım etmeliyiz abi, çok kötü halde görünüyor, bir hastalığı olup ilaç bulamamış olabilir," dedi. Tuna'ya bu fikir pek hoş gelmese de bu kıtlıkta ona yardım edebileceklerini düşündü. Tuna, "Gidip yardım edebilecek miyim bakacağım, sen buradan bir yere ayrılma," dedi. Tuna dışarı çıkıp kadına yaklaşmaya başladı. Yaklaştıkça daha da şaşırmaya başladı. "Merhaba, çaresiz bir halde görünüyorsunuz size yardım edebiliriz, belki sizde bize neler olduğu hakkında bilgi verirsiniz," dedi. Kadın Tuna' ya yavaş bir şekilde yüzünü çevirmeye başladı ve hızlı adımlarla Tuna'ya doğru yöneldi. Tuna bir süre bekledikten sonra kadının gözünün teki olmadığını gördüğünde şaşkına döndü ve apartman kapısına doğru koşmaya başladı. Kapıdan içeri girdi ve bekledi. Kadının kapıya doğru yöneldiğini gördü. Öylesine korkmuş ve şaşırmıştı ki, böyle bir şey ile karşılaşacağı aklının ucundan bile geçmezdi. Kadın ilginç hareket ediyor, sanki insan değil de başka bir varlıkmış gibi hareket ediyordu. Kadın yaklaştıkça kadının karnında büyük bir delik olduğunu da farketti. Kendi kendine şaş-kın bir ifade ile "Eve dönmeliyim," dedi. Timur olanları pencereden izlemişti fakat pek anlam veremedi. İyi bir şey olmadığından emin bir şekilde, "Orada neler oldu abi, neden koşmaya başladın," dedi. Tuna, "Belki bana inanmayacaksın ama kadının tek gözü yoktu ve karnında bir karışlık bir delik olmasına rağmen hala yaşıyor ve yürüyebiliyordu," Abisinin söyledikleri çok fantastik şeylerdi fakat böyle bir zamanda şaka yapmayacağına da emindi. "Neler olduğunu öğrenmemiz gerek,birşeyler yapmamız gerek," dedi Timur.
Evde durup annelerini mi beklemeliydiler, yoksa yola koyulmalı mıydılar... Fakat anneleri zaten Ankara'ya yola çıkmışlardı. Gittilerse bile dönecekler miydi veya dönebilecekler miydi? Gelecek bir haber ne yapacaklarından karar verdirecekti ama ne bir haber vardı ne de bir gelişme.
-----------------------------------------------------------------
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Z" YOLCULUĞU
HorrorNe yaparsan yap, hayatta kal. Ya yaşamak için mücadele edersin, Ya da onlardan biri olup merhamet edilmeyi beklersin. Ailenin koyduğu kurallar kadar basit değil. İtiraz etme gibi bir şansın yok. Burada onlar ne istiyorsa o olacak. Tek seçeneğin, hay...