Şuan evdeyim. 2 gün önce geldim eve. Hepimiz bitkiniz. Onun ölümü hepimizi derinden sarsmıştı. Ama herkesin en büyük ama en acı teselli sözü hayat devam ediyor. Edecekti de. Çok yorgunum, çok bitkinim, çok halsizim. Ama yarın yeni bir gün uyumam lazım, kendimi toparlamam çünkü bu hayat gidenlerle değil kalanlarla devam edecek...
Bu sabah hava sisli, soğuk, güneşli, nemli ve yağışlı. Sanki hepsi beraber gülümsüyor gökyüzüne. Eve geldiğimizden beri çantama elimi bile atmadım. Bebek tamamen aklımdan çıkmıştı. Keşke hiç aklıma gelmeseydi. Orada çürüyüp gitse ve ben hiç onu hatırlamasam çünkü onu hatırladıkça bana korku geliyor. Korkuyorum. Çantamı açtım. Korktuğum kadar heyecanlıydım çünkü. Acaba sırrı ne ? Hep meraktayım. Öğrenmek istiyorum. Çantamı açtığım gibi burnum kızardı. O pis çürük kokusu çantama işlemişti. Ama sorun değildi çantamın kokması, sırrı öğreneyim yeter. Bebeği elime aldım ve yine o korkunç yüz. Sanki gerçekten bir bebek ölmüş, mumyalanmış sonrada cesedi doldurup oyuncak yapmışlar. Bebeği masama koydum ve saatimi almak için elimi bir daha çantaya attım. Ama elime saatten başka bir şey geldi ve hemen çektim çıkardım. Bir tarak. Evet şaşırmayın tarak. Çok çok eski zamanlardan kalmış bir tarak. Ama o tarağı ben oraya koymadım. Zaten benim dışımda kimse bebek olayını bilmiyor. Vede hayatımda hiç böyle bir tarak görmedim. Bu tarak buraya nasıl girmişti. Çok korkuyorum. İçimi tanımsız bir korku salmıştı. Adı olmayan ama çok büyük bir korku. Tarak ve bebeği inceledim ama bulabildiğim tek şey bebeğin üstündeki güzel notuydu. Elime bir bıçak aldım ve bebeğin içini açmaya karar verdim. Neden mi ? Bilmiyorum. Size aynı olay olsa bebeğin içini neden açardınız ? Bende o yüzden açıyorum. Sadece keskin bir bıçak darbesiyle bebeğin sırtını hafifçe yardım. Ve bir kağıt daha. Ama buna tam kağıt denilmez. Çok eskimiş sarı bir kağıt. Çürümüş bir kağıt. Hayatın yükünü taşımış bir kağıt. Aslında düşününce kağıt çok önemli bir şeydi. Kağıt birçok insanın bilgiyi kaydetmesini. Teknoloji olmadan önce bir nevi kayıt defteriydi kağıt. Önemliydi. Artık değil maalesef. O artık eskimiş bir çoban. Hiç bir değeri yok. Kağıtta değişik fotoğraflar vardı. Tüylerim ürperdi. Kağıdın üzerinde önümde duran bebek ve onun saç taranma fotoğrafı vardı. Artık iş gerçekten bebeği çöpe atma derecesine gelmişti. Bebeği ve tarağı aldım. Evden koşar adımlarla çıktım ve çöpe gittim. Kendimi rahat hissetmen gerekiyordu ama neden hissetmiyordum. Çok garip sanki olaylar daha kötü olmuş gibi bir his belirdi içimde. Ama kafama takmadım bir bebek en fazla ne olabilirdi.
Çok yorulmuştum. Artık tek istediğim şey yatağımda mışıl mışıl uyumaktı ve öylede oldu. Gözlerimi kapattığım gibi uykuya dalmışım. Ama şuan o uykudan hiç uyanmamayı dilerdim. Maalesef sabah uyandım ve önümde gördüğüm şey karşısında çığlıklar attım.
O şey ...