Harry'nin anlatımı:
Bir hafta olmuştu. Bir haftadır onsuzdum...
Bir haftadır bana bakmıyordu.
Bir hafta çoktu onsuzluk için.
Onu çok özlemiştim.
Ben onu bekleyecektim.
Ama o hiç gelmeyecekti.
Mezarına baktım. Sanki oradan çıkıp kucaklayacaktı beni. Sanki tekrar öpebilecektim onu.
Toprağını avuçladım ve konuşmaya başladım.
"Neden gittin? Gitmeni istemediğimi biliyordun. Peki neden gittin? Neden beni sensiz bıraktın? Canım açıyor bebeğim. Çok canım acıyor. Daha önce sensiz kalacağımı hiç düşünmemiştim. Ama yoksun. Yattığın, oturduğun yerlere bakıyorum. Boş. Sensiz. Seni çok özlüyorum. Gittiğine inanamıyorum. Hala burdasın sanki. Yine uyuya kaldın koltukta. Ama bu kez uyanmamak üzere. Öyle değil mi? Seni hala çok seviyorum. Sevmeyi asla bırakmayacağım. "
Vurdum toprağa. Onundu artık. Bana değil toprağa aitti.
Ölmüştü.
Gerçekten ölmüştü.
Tekrar sıktım toprağı. Gözümden bir damla yaş düştü üzerine.
Sonra arkamda bir el hissettim.
Döndüm. Ayağa kalktım. Yakışıklı sevgilim sarıldı bana. " Üzme bu kadar kendini güzelim. O orada çok mutlu." Dedi.
"Mutlu değil mi Louis? Mutlu değil mi?" Dedim kesik kesik.
"Mutlu o bebeğim. Çok mutlu. Yaşlı bir kediydi zaten biliyorsun. Hastaydı. Kurtuldu." Dedi yumuşacık sesiyle.
"Sanırım haklısın sevgilim." Dedim gülümsemeye çalışarak.
"En azından ben yanındayım bebeğim." Dedi bana güzel gözleriyle bakarak.
"Evet buradasın. Yeni sağlıklı kalbinle birlikte benimlesin. Ya sen gitseydin o zaman ne yapardım ben?" dedim. Söylerken kalbim acımıştı. Sahi ölen ya o olsaydı? Ya o ameliyatta kalp uyuşmasaydı? Ya o hastaneden gülerek değil de ağlayarak çıksaydım. İşte ben o zaman ölürdüm.
Tanrı onu benden almadı. Bize acıdı. Bizi ayırmaya kıyamadı.
Biz birlikte çok güzeldik, kıyamadı.
Teşekkürler Tanrım. Onu benden almadığın için. Mavi gözlerinden mahrum etmediğin için.