Bölüm geç geldi, farkındayım. Hatta bir ay falan oldu galiba, bunun için gerçekten özür dilerim.
Öncelikle fazla vaktinizi almayacağım, bu bir geçiş bölümüydü. Gelecek bölüm en kısa sürede gelecektir.
İyi okumalar,
Yıldızların parlaklığına, rüzgarın sert esintisi eşlik etti biranda. Dolunay, bembeyaz bir tabak misali tepemizdeyken ışığını yansıttı yüzümüze.
Siyah hırkama biraz daha sarınırken, ağacın yansıyan gölgesi, ayaklarımın ucundaydı. Hafif hafif, ayağımın ucuyla bir köpek misali çimeni eşeliyor, vücudumda usul usul dolanan merak ve stresi azaltmaya çalışıyordum.
"Hayatında kaç kere geçmişe gittin?"
Kulaklarım, duyduğu sesi beynime saliseler içinde iletirken düşünmeye başladım.
"Bilmem"
Patron, karanlıktan tam gözükmeyen yüzünü yavaşça bana döndürdü.
"Sayamayacağın kadar çok yere, değil mi?"
Gözlerimi aya dikerken cevap vermemeyi seçtim. Bu konu nereye gidiyordu?
Yüksek ihtimal artık benim yerime başkasını gönderecekti. Buna belkide üzülmem gerekiyordu ama ben, bana yetecek kadar bilgiye ve tecrübeye sahiptim.
"Artık benim gitmemi istemiyorsun, değil mi?"
"Yanlış. Ben seninle bir ilke daha imza atmak istiyorum"
Kaşlarım istemsizce çalışırken ne olduğunu anlamaya çalıştım.
"Ne demek bu?" Patron bana döndü, yüzündeki sırıtma kesinlikle hayra alamet değildi.
"Başak, ben senden geleceğe gitmeni istiyorum"
Şaşkınlıkla, yerde olan bakışlarımı tekrar patrona çevirdim.
"İmkansız"
"Değil"
"Ama nasıl?"
"Uzun zamandır Arda ile bunu deniyoruz ve sonunda"
Bana döndü ve derin bir nefes aldı.
"Başardık"
"Düşünmem lazım"
Adımlarım tekrar içeri girerken odama girdim. Dönen sandalyeme oturduktan sonra kelimemi şişirdiğim yanağıma hafif hafif vurmaya başladım.
Yüzümü birkaç kez sıvazlarken kendimi, bulunduğum çıkmazdan kurtarmaya çalışıyordum.
"Öğrenmişsin"
Yanımdan gelen ses, kısa çaplı bir şoka neden olmuştu içimde.
"Öğrendiğimi öğrenmişsin"
"Kabul edecek misin?"
"Bilmiyorum"
Uzun bir sessizlik oldu odada.
"Etmelisin, bu hayatının şansı"
"Bu, hayatımın çıkmazı, labirenti. Kusura bakma Arda ama, ben yapamam"
Derin bir nefes doldururken ciğerlerime, saatim zamanın aktığını söylüyordu bana, tik-tak,tik-tak...
"Neden? İstediğin herşeyi öğrenebilirsin. Çoğu kişinin hayalini bile kuramayacağı bir fırsat var elinde"
"Bak Arda, sen burada biraz daha yenisin. Ben senin tahmin edemediğin, hatta hayalini bile kurmadığın yerlere gittim. O kadar çok şey öğrendim ki. Başta insana asla ulaşamayacağı, ulaşsa bile asla usanmayacağı sandığı bir hayal gibi gelir, ama zamanla öyle olmadığını anlarsın"
"Hala gitmen gerektiğini düşünüyorum. Son bir defa, ne dersin?"
Başımı salladım usulca. "Peki"
"Yarın tam öğle vakti, unutma"
****
Geleceğin kapıları açıldı önüme, saat tam 12' de...
Devam edecek...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zaman Yolcusu
Science FictionZaman, insanoğlunun hiçbir zaman çözemediği ve çözemeyeceği tek bilinmezliktir. Zaman, çözülemez. Hiçbir eşitliği yoktur, koca bir boşluktur. Bu boşluk insanın çözemediği büyük bir sırdır. Hiçbir zaman çözemeyeceği koca bir sır. Ama bu zamanın yönet...